Harry tekrar aynanın karşısında kendisine bakarken dejavu yaşıyor gibi hissetti. Saçlarına şekil vermeye çalışırken bir yandan da şarkı dinliyordu. Louis birazdan gelirdi bu yüzden acele etmesi gerekiyordu ama ilk sefere göre daha rahattı ve bu rahatlık geç kalmasına sebep olabilirdi.
Geçen seferde Louis'yi etkilemeyi başarabilmişti ama yine de çok etkili olmamıştı ve artık bazı şeylerin kalıcı olmasını istiyordu. Bu yüzden en önemli kozunu oynadı: Parlatıcı sürmek.
Çilekli parlatıcısını eline aldığında kararsızlıkla baktı. Yanlarında Liam ve Zayn de vardı. Onun hakkında kötü düşünmelerini istemezdi. Bu yüzden az sürmeye karar verdi.
Parlatıcı olduğu belli oluyordu ama yok da gibiydi. Dudaklarını birbirine sürttü ve aynaya yaklaşıp kendisine baktı. Güzeldi. Dar pantolon ve üstüne transparan bir gömlek -transparan her zaman işe yarardı- giymişti.
Zilin çalmasıyla Harry odasından çıktı ve heyecanla kapıyı açtı. Louis'di. 'Nihayet arabasından inebildi' diye düşündü Harry. Louis ise karşısında onu baştan aşağıya hızlıca süzmüştü. Tekrar yüzüne baktığında Harry şaşkın ifadesini yakaladı.
"Sen parlatıcı mı sürdün?" dedi dudaklarına odaklanmışken.
Harry kocaman gülümsedi. Fark etmişti. "Evet. Çilekli. Tadına bakmak ister misin?" dedi kıkırdamasını bahşederek.
Louis,Harry'nin çenesini tuttu ve ilgiyle hafifçe öne yaklaştı. Ama daha fazla gelmedi. Baş parmağını dudaklarına değdirdi ve sonrasında elini hızlıca çekti. Baş parmağını kendi dudaklarına götürdü ve parmağının ucundaki parlatıcıyı yaladı. Pekala, bu onu fena derecede tahrik etmişti ama ona olan bu sevgisini belli etmeme de kararlıydı.
Mitch oyununu sonuna kadar devam ettirecekti. Hem eğleniyordu da. Mitch gerçekten eğlenceli bir insandı ve onunla takılmak hoşuna gidiyordu. Louis konusunda ona ne olursa olsun yardım edeceğini söylemişti ve bu oyun ikisinin de hoşuna gidiyordu çünkü birlikte eğleniyorlardı. Zaten yakın arkadaşlardı. Tek fark fotoğraf çekilip başka birini kıskandırmak için ona atıyorlardı, bu kadar.
"Güzelmiş" dedi Louis dudaklarındaki belirsiz gülümsemeyle. Resmen onunla oynuyordu.
Harry peşini bırakmadı. "Eğer çok beğendiysen-"
Louis onu böldü. "Gidelim mi?" Harry sustu ve kafasını evet anlamında salladı. Eğilerek hızlıca parlak botlarını giydi ve evden çıktılar.Arabaya bindiklerinde Louis klimayı çalıştırdı. Hava buz gibiydi ve çocuk varla yok arası bir gömlek giyiyordu.
"Üstüne düzgün bir şeyler giyinsene. Donacaksın." dedi hafif sitemle.
"Ben iyiyim böyle. Fazla üşümüyorum." Louis ona tuhafça baktı ve Niall'ın evine doğru sürmeye başladı.
"Tamam kelebek dövmen güzel duruyor ama hastalanmanı istemeyiz." Harry şaşkın bir gülümsemeyle ona baktı. İltifat mı ediyordu?
"Sen bir de daha aşağısını görsen." Louis sorarcasına kaşlarını kaldırdı. Harry leğen kemiğinin ordan pantolonunu biraz asağıya indirdi ve eğrelti otlarının görünmesini sağladı. Louis onların ucunu görmüştü ama hiç tamamını görmemişti. Ve şimdi gözlerinin kutsandığını hissediyordu.
Louis beğeniyle baktı. "Çok estetik duruyor."
"Teşekkür ederim" dedi pantolonunu tekrar eski konumuna getirerek.
Kısa bir sessizlik oluştu. Louis, Mitch'i sormak istiyor, içten içe kendiyle savaş veriyordu ve bu anın güzel olduğuna karar verdi. Tek istediği ağzından laf almaktı bu kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snapchat 👻 // Larry Stylinson
Teen FictionHarry, Louis'ye Snapchat'ten istek atıyor.