LUNA BİZİ İZLERKEN

700 29 200
                                    

Önceki yazdan beri çocukluğumun geçtiği bu yerlerde bulunmadığımı anımsatan öğlenin kavurucu güneşi altında arabada kalmış eşyalarımı içeri taşıyordum. Bir senedir, belki de daha fazladır burada bulunmamamdan kaynaklanan nostaljik havayla attığım her adımla zihnimde canlanan anılar, burnuma gelen meyve ağaçlarının kokuları, kavurucu güneşe rağmen hafiften kendini belli eden tatlı meltem yüzümde ufak bir gülümseme oluşturuyor, içimdeki minik heyecan büyürken gülümsememi de genişletiyordu. Tüm bunlar buraları özlediğimi bas bas bağırıyordu sanki. Öyle ki sadece kahkahalarla gülmek, tekrar burada olduğum için mutluluğumu herkese yansıtmak istiyordum.

"Hadi gel artık, yemek hazır!" Annemin evin içerisinden seslendiğini duyarken geri cevap olarak onayladım. Bagajdan son kutuyu aldıktan sonra arkamı döndüm ve bahçeyi süzmeye başladım. Küçükken gölgesinde koşturduğum ağaçları, üstünde oynadığım çimenleri, öğlenin güneşinde bile içinden çıkmadığım ufak havuzu, giriş kapısının bulunduğu duvardaki sarmaşıkları ve sarmaşıklar sayesinde gizlenmiş geniş salıncakta gezdirdim gözlerimi. Her şey aynıydı, aynı bıraktığım gibiydi. İçimi heyecanla dolduruyordu ama eksikti. Bir şeyler, daha doğrusu birileri eksikti.

"Kimleri görüyorum öyle?"

Tam zamanında.

Düşündüğümü hissedermiş gibi salıncağın yanındaki, bahçenin arka kapısı açıldı ve içeri bahsettiğim, eksikliği hissedilenlerden biri girdi. Bisikletinin tiz zilinin arasında bağırarak kendini duyurmasıyla gülümsememi kendime saklayarak gıcık olacağını bildiğim şekilde nefesimi verdim, bıyık altından kahkahalar atarken mırıldandım. "İşte başlıyoruz..."

Ayaklarını yere indirerek bisikleti durdurdu. Ayaklığını indirdikten sonra, yüzünde bu kadar geç, birkaç saniye, yer edinmesiyle beni şaşırtan sırıtmasıyla yanıma yaklaştı. Anlaşılan benim olmadığım süreçte arkadaş, biraz aklını başına toplamıştı. Ya da olgunlaşmış, şu zamana kadar yapması gerektiği gibi büyümüştü.

Ona doğru döndüğümde ise bu tahminlerimin boşa olduğunu belli edermiş gibi sırıtması genişlemişti. "Vefasız eski dostum!"

"Formundan hiç taviz vermiyorsun bakıyorum da." Elimdeki kutuyu yere bıraktıktan sonra kollarımı çaprazlayarak arkasında durduğum arabanın bagajına yaslanırken bakışlarım üzerinde dolanıyordu. "Gelir gelmez hemen yapıştırdın lafı."

"Tabii yapıştırırım. İzin ver de yapıştırayım yani!" Sinirle bağırdı. "İnsan bir arar, ne bileyim, mektup yazar ya da kart atar, bir şekilde hâl hatır sorar. Aylardır haber alamıyoruz senden oğlum. Havalanmışsın iyice." Kaşlarımı kaldırdım şaşkınca.

"Sen hiç mektup yazdın mı da bana gelip laf ediyorsun?" Kaşlarını çattı.

"Memnuniyetsiz! Yazdım ya!" Kaşlarımı kaldırdım alayla.

"'Bir ay sonra döneceksin ya, şu aşağıdakileri almayı unutma sakın.'" Kaşlarımı çatıp kollarımı çaprazladım. "Sayılmaz bu bir kere, resmen alışveriş listenizi yollamışsınız Renjun'la!"Omuz silkti ellerini ceplerine sokarken.

"Ben ilk adımı atmam, bilmez misin? Bilmezsin tabii. Oralarda arkadaşlarını bile unutmuşsun ne de olsa." Beni baştan aşağı süzdü. "Şurada durmuş konuşalı hiç sarılma girişiminde de bulunmadın, fark etmedim sanma. Havalandın tamam da insan bir dostuna sarılmaz mı?!" Birbirimize kaşlarımızı çatmış bakarken en sonunda gülmeye başlamıştık.

"Tamam, affettim. Gel hadi." Hafifçe sarılırken kıkırdıyordum.

"Seni özlemişim."

"Tabii özlersin! Oralarda bulamadın benim gibileri, değil mi? Sen gerçi kimseyi bulamamışsındır. Küçüklüğümüzden beri diyorum sana git arkadaş edin diye. Gerek yok diyip duruyorsun." Omuz silkerken geri çekildim.

LUNA BİZİ İZLERKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin