[1] Girdap

64 11 10
                                    


Merhabalar, uzun zamandır buralarda yoktum. Siz başlamadan söylemeyi istiyorum. Bu kurgu çok sevdiğim Leonardo Patrıgnani'nin Telepati adlı eserinden alıntılanarak yazılmıştır. Konusunu çok beğendiğim ve etkilendiğim için yazmayı istedim, bölümden önce ve ya sonra yazmış olduğum duyurumu okuyun lütfen, iyi okumalar :)
_______________________________________________

Hazırlandı son atışını yapmak için, maçın son saniyeleriydi.

Siyah ve kırmızı renklerin süslediği sırılsıklam olmuş olan formasıyla, terlemesinden dolaylı anlına düşmüş saçlarıyla, kemikli ve büyük ellerinden biri turuncu topu çarptırıyordu zemine.

Spor salonunun derin sessizliğinde yankılanan top seslerinden sonra ustaca yukarı doğru ittirdiği top potayla buluşup iplerin arasından kayarak yere kapaklandı.

Skor tablosundaki berabere olan skorun değiştiğini gösteren atışı yapmıştı.

Maçın bitiş zili kulak çınlattığında arkadaşlarının sevinç bağırışlarıyla üzerine koşuşturduğunu görünce tebessüm etti.

"Bir numara, o maçın gözdesi! evet sayın seyirciler yine, yine Jungkook bitirdi! Takımını şampiyonluğa bir adım daha yaklaştırdı!"

Spikerin heyecanlı ve insanları gaza getiren sesiyle birlikte mütevazi gülüşünün ardından kazandıkları maçın yüküyle çıktılar sahadan.

Soyunma odasına girdiklerinde kendi dolabını açtığı sırada bodur bir insandan hallice olan, gri eşortman takımı ve lacivert bir iple boyunu süsleyen düdükle hocaları geldi yanlarına.

"Tebrikler çocuklar."

Jungkook adının yazılı olduğu dolabındaki havlusuyla terle kaplanan vücudunun bölgelerini hafif kuruladıktan sonra geri tıkıştırdı dolaba.

Hocasının ve odada bulunan takım arkadaşlarının seslerinin beynini işgal etmesine izin vermeyerek dolabındakilerle bakışırken nefesinin kesildiğini ve tiz bir sesin kulaklarında yankılandığını hissetti.

Gözlerini alışmış olduğu acıyla sıkıca kapatırken bir elini sesin yoğun olduğu kulağına götürdü.

Hissediyordu.

Tekrar olmak üzereydi.

"Sofraya gelmeyi düşünmüyor musun?"

"Geliyorum!"

"On dakikadır geliyorum diyorsun, odan bulunduğumuz evin içinde değilde ben mi bilmiyorum?"

Oflayarak kapattığı bilgisayarıyla birlikte attı üzerindeki kalın yorganı.

Bilgisayarının ekranını iki parmağıyla ittirirken kapatmasının ardından aynada ki yansımasına baktı Taehyung.

Koyu kestane diye adlandırılan saçları anlını ve ensesini kaplarken hafif dağılmıştı, profesyonel hokey oyuncularına özgü olan geniş omuzlarına dar gelmiş tişörtüyle yeni uyanmış olmasına rağmen gayet şık gözüküyordu.

Henüz on sekizli yaşlarında olmasına rağmen ışıltılı bir madalya koleksiyonu vardı. Bu madalyalar Kim ailesinin giriş katındaki geniş koridorları gösterişli çerçeveleriyle süslüyordu. Henüz on dört yaşında aldığı ilk kupası ise cam bir fanus ve ona destek veren kahveye çeken rengiyle uzun kürsüsi sayesinde geniş koridorun baş tacıydı.

Taehyung eliyle saçlarını dağıttığında kendisiyle bakışmasını bitirip odasından çıkmak ve annesinden daha fazla azar işitmemek adına hızla hareket etmeyi tercih etmişti.

Odasının solunda bulunan banyoya girdiğinde yemeklerin güzel ve iştah açan kokusu evin içine bir güzel yayılmıştı.

Bu kokuyu aldığı sırada başının dönüşüyle birlikte aniden karardı gözleri ve bir duvardan destek alması için alışkanlık haline gelen güçlü refleksi ile kollarından birisini hızla yasladı duvara.

o his belirdi..yine.

"Nerdesin?"

Bu gür sesi daha önce duymuştu, biliyordu.

Şuan beyninin zonkladığının farkındaydı.

Duyduğu ses uzaktan ve çok derinden gelirken ürkütücü bir tondaydı, bedenini titretiyor ve terlemesini sağlıyordu etkisi.

"Nerede yaşadığını söyle bana..seni bulmam gerek."

"Mila.." tanımadığı sesin sahibi olan kişinin sorusunu yanıtlamaya çalıştı Taehyung, ama yapamadı kelimesi yarıda kesilmişti.

"Duyabiliyorum...Nerede yaşadığını bilmeliyim."

Onun dudaklarından dökülen her kelime bedeninde alışık olunmayan tepkimeler gösteriyordu. Aklına ve fikirlerine zarar veriyordu, batıyordu sesleri..acı dayanamaz hale gelmişti.

Her şey kafasının içinde dönüp dururken düşünceleri birbirine karışmıştı.

Ancak o kelime olması gereken yere oturdu.

"Milano.."

Bulanık olan görüşü sonsuz bir karanlıkla kaplanacağı sırada son duyduğu kelimeler bir erkek sesine aitti.

"Seni bulacağım."

______________________________________________________________________________________________

Bilemiyorum oldu mu, fakat bu hikaye için olan heyecanımı sizlere anlatamam, her neyse kısada olmuş olabilir ama destek olursanız mutlu olacağım :)

Telepathy | TaeKook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin