4- Sıfır

102 5 8
                                    

"Her gün birbirinin aynı... 9. Sınıftan beri her Allah'ın günü buraya geliyorum. Saatler, insanlar geçip gidiyor. Her yerim ağrıyor, midem bulanıyor, uyumak istiyorum. Ama yapamıyorum... Hayallerime giden yoldan vazgeçemiyorum. Bir de ondan..."

Yine annesinin bitkin sesiyle uyandı. Hazırlandı, yola çıktı. Yanına yanaşan arabadan korkmuştu fakat içinden çıkan kişi Ömür'dü.

"Gelsene"

Ömür, son sınıf öğrencisiydi. Bu yaza kadar hiç muhabbetleri yoktu fakat bu yaz Yağmur vesilesiyle tanışmışlardı. İnsanların hassas noktalarını çabuk çözerdi ve herkesle buna göre yakınlık kurabilecek kapasitedeydi. Buna rağmen sevilen bir tip değildi. Umut ve Ulaş dışında pek arkadaşı yoktu.

Eylül'le yakın olmaları, Çağrı'nın hoşuna gitmezdi. Çünkü okulda herkes Ömür ve Eylül arasındaki ilişkinin arkadaşlıktan öte olduğunu düşünüyordu.

Eylül de Ömür de buna aldırış etmezdi fakat bir süre sonra bu dedikodular Eylül'e zarar vermişti.

Okula geldiklerinde Eylül bunu bir kez daha farketti. Arabadan inip, Ömür'le yokuşu çıkarken Çağrı'nın kendilerini izlediğini gördü. Fakat bu sefer bakışları her zamanki gibi değildi...

Sınıfa girdi, çantasını bıraktı ve telefonuna baktı ;

"Üzülmeli miyim?"

Bir şey yapmamız gereken anlar vardır, görmezden gelmememiz gereken anlar... Ama bir şey yapmak zordur, bir gölge gelir dikilir karşımıza. Bazıları buna "zaaf" der ve gerçekten öyledir...

Biraz beklettikten sonra cevap verdi,

"Daha iyisini yapabilirsin... "

İlk kavgaları da böyle olmuştu. İçinde bir huzursuzluk hissetmiyor değildi ama, kimse için kimseden vazgeçmeyeceğini de biliyordu.

Nefret ede ede sevmişti. Hem her an sıkı sıkı sarılıp hiç bırakmayacak gibi, hem de hiç beklemediği bir anda intikam almak ister gibi...

Tüm bu karmaşanın arasında, yine onu fazla düşünüp hırpalanmaktan alıkoyan annesiydi,

(1 YENİ MESAJ)

"Eve gelmelisin"

Daha ilk saatten eve çağırdığına göre acil bir şeyler olmalıydı. Ama annesi bir şey anlatmadığı gibi hemen eve çağırarak Eylül'ü telaşlandırmıştı. Eve gitti, annesini karşısına aldı ve konuştu.

''Neler oluyor? ''

"Bak Eylül, biliyorum senin için de kolay değil ama dediklerimi iyice düşünmeni istiyorum. Bu böyle gitmez. Eğer babanın bu halleriyle daha fazla muhattap olmak istemiyorsak, evden de uzaklaşmalıyız."

Anlamamıştı, hangi parayla nereye gidecekler hiç anlamamıştı...

"İyi ama nereye? "

" Orasını ben hallettim. İstanbul'a gideceğiz. Levent ağabeyin bize yardımcı olacak. Orda yeni bir hayatın olacak Eylül, her şeye sıfırdan başlayacaksın. Senden tek istediğim biraz fedakarlık... "

" İstemiyorum "

" Ben istesen de istemesen de gideceğim. Sadece sana da bir fırsat sunmak istedim. Hayat senin, seçim de senin. Ya burda kalıp kendini üzersin, ya benimle birlikte yepyeni bir hayata adım atarsın... "

Anlaşılan tutunacak tek dalı olarak gördüğü annesi de yapmıştı yapacağını... Peki Eylül ne yapacaktı? Bir karar vermesi gerekiyordu, ama bu saatten sonra ne annesiyle yaşamak istiyordu ne de babasıyla kalmak...

Sevdiğimiz birini kaybetmek, zenginken fakir olmaya benzer. Biri gelip ışıkları kapatmış gibi hissederiz. Güneş doğar, ama pencereden içeri dolan hüzündür...

Eylül YağmuruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin