Sonbaharın kızarmaya ve dökülmeye başlayan yapraklarının üstüne basınca gelen hışırtılı seslerle beraber, tenimde ve saçlarımda masaj etkisi yaratan soğuk rüzgara karşı koymadan ilerlerken, insanlar bir daha görmeyeceklerine inandıkları yüzlere bakmıyorlardı bile. Çünkü herkesin aklında ; 'Bugünü de atlattım.' ya da, 'Yarın ne yapacağım?' gibi sorular vardı.
Sanki sonumuz diğer her şeyden farklıymış gibi. Ben de onlardan farksız gitarımla Cheonggyecheon Nehri'ne, anneme şarkı şöylemek için ilerliyordum. Kendime uygun bir köşede durup sağ kolumdaki gitar çantasını kendime çektim ve açtım. Çantayı yere bırakıp askısını da omzuma taktım ve parmaklarımla gitarın akorunu ayarladıktan sonra , "Si t'étais là'' adlı şarkının ritmini tutmaya başladım.
Bazen seni düşünüyorum.
(dans les voitures)
Yolculuğun en kötü yani, bu macera.
(Le pire, c'est le voyage,c'est d'aventure)
Bir şarkı bir hatırayı geri getirir.
(Une chanson fair revivre un souvenir,)
Cevapsız soruları.
(Les questions sans rèponse)
En kötüsü bu.
(Ça, c'est le pire)Beni duyuyor musun?
(Est-ce que tu m'entends?)
Beni görüyor musun?
(Est-ce que tu me vois?)
Ne derdin sen?
(Qu'est-ce que tu dirais, toi)
Burda olsaydın?
(Si t'étais la?)
Bu işaretlerle bana bir yol verdiğini mi söylerdin?
(Est-ce que tu sont des signes que tu m'envois)
Ne yapardın sen?
(Qu'est-ce que tu ferais, toi)
Burda olsaydın?
(Si t'étais la? )Kendime hikayeler anlatıyorum.
(Je me raconte des histoires,)
Kendimi uyutmak için.
(Pour m'endomir)
Acımı bastırmak için.
(Pour endormir ma peine)
Gülümseyebilmek için.
(Et pour sourire)"Hemen yakalayın o kızı!"
Şarkının en sevdiğim kısmını söylerken beni yarıda bırakan şey kalın ve kararlı bir sesti. Gözlerimi açtığımda bana doğru gelen iki polisi görünce aceleyle gitarı çantasına koyup arkama bakmadan koşmaya başladım."Durun artık, kanun emrediyor!"
Düzensiz nefeslerimin arasında arabaların camlarından polislere bakarken, ayağımın tümseğe takılması ile yere düştüm. Birkaç saniye sürmeden avuçlarımda ve dizimde hissettim acı ile istemsizce inledim. Kendime gelince hemen zorla ayağa kalkmaya çalıştım ama bileğimdeki keskin acı buna izin vermiyordu.
Derin nefesler alarak sinirle, "Harika, tam zamanında burkuldun!" diye mırıldandım. Tekrardan hızlı ama bileğinin zorlamamaya özen göstererek ilerlemeye çalışırken etrafa göz gezdirdim. Biraz ilerde bir eczane ve bir tuvalet vardı. Rahatlarcasına nefesimi dışarıya bıraktım ve eczaneye ilerledim.
Gerekli malzemeleri aldıktan sonra olabildiğince hızla tuvaletlere girip tuvaletlerden birine oturdum.
Ayakkabımı çıkartıp bileğime baktığımda yüzüm refleks olarak ekşimişti. Bileğimse zorladığımdan dolayı şişmiş ve morarmıştı. Eczaneden aldığım jel buz torbasını ayağıma sürterek yumuşak haraketler uygularken bir yandan da söyleniyordum.
"Hayır yani polis dediğin hırsız kovalar, katil kovalar olmadı mafyaları yakalar. Niye sokak sanatçısı olmama karışıyorsun?"
Gergince jel buzu bileğimde gezdirmeye devam ederken bileğime baktım. Şişmeye devam ediyordu ama maalesef bugün bu bilekle idare etmek zorundaydım. Peşimde polisler varken bu bilekle koşmak imkansızdı. Acıyı biraz da olsa dindirmek için eczane poşetindeki bandajı çıkarıp hızlıca ayağıma sardım ve kalbinden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moon & Sea
Fanfiction"Senden küçücük bir iyilik isteyeceğim. Pencereden atlamama yardım eder misin?"