Bu hikayeye ilham olan medyayı dinlemeyi unutmayın <3
('°̥̥̥̥̥̥̥̥ω°̥̥̥̥̥̥̥̥`)
Busan'ın oldukça soğuk günlerinden birinde, yılbaşı oldukça yaklaşmış olduğundan ötürü rengarenk ve oldukça ışıklı olan dükkanların önünden hızlı hızlı geçerken kendimi gördüğüm ilk mekana atma isteğimi göz ardı etmeye çalışıyorum büyük bir sabırla.
Atkımı biraz daha burnuma çekerken gözlerim aradığı barı buluyor ve şükürlerimi sunuyorum yukarılarda bulunan tanrıya.
Kapıyı ittirmemle kulağıma doluşan zillerin müzikal sesi; gözlerimin ilk durağı olan kırmızı, yeşil ve beyaz renklerle süslenmiş çam ağacı...Ve içeriden gelen boğuk caz müziği. Tanıdık bir hisle beynime doluşan anılar çepeçevre sarıyor beni.
Saçlarımdan ellerimi geçirerek saçlarımı karıştırıyorum ve gözlerimi etrafta gezdirerek ilerliyorum bar tezgahına doğru. Bar oldukça tanıdık, yıllar sonra tekrar bu mekanda bulunmak acı bir tebessümün dudaklarıma yayılmasını sağlıyor. Karanlık koridorda ilerlerken ayakkabımın çıkardığı tok sesler gittikçe daha netleşen caz müziğiyle bir uyuma giriyor. Bar tezgahının önündeki bar taburelerinden bir tanesine oturuyorum ve kollarımı tezgaha yaslarken barmenin ilgisinin bu tarafa yönelmesini bekliyorum. Tanıdık yüz önündeki müşteriden bakışlarını çekip bana kafasını yönelttiği sırada kaşları şaşırdığını belli edercesine kalkıyor ve gözleri irileşiyor hızla. Benim önüme gelirken yüzünde gitgide büyüyen bir sırıtış peydahlıyor ve bu benim de kare bir şekilde sırıtmama sebep oluyor.
''Taehyung? Bu gerçekten sensin değil mi? Aman tanrım gözlerime inanamıyorum, şimdi oturup ağlamaya başlayacağım.''
Sözleriyle şen bir kahkaha atıyorum. ''Çok uzun zaman oldu değil mi Bogum? En son ne kadar zaman önce görüşmüştük, 8 yıl oldu sanırım?'' Bogum'un sırıtışı büyük ihtimal eski zamanları hatırladığı için benimki gibi yerini ufak bir tebessüme bırakıyor, daha sonrasında ''Gel buraya'' diyerekten boynuma atılıyor ve beni aramıza giren tezgahı umursamayarak sıkı bir kucaklaşmanın içine çekiyor. Yaklaşık yarım dakika sonra ayrıldığımızda Bogum ne içmek istediğimi soruyor, ben ise ne kadar geçirdiğim kötü günün ardından kafamı dağıtmak istesem de vazgeçerek sadece alkollü bir kokteyl içmek istediğimi söylüyorum. Bünyem onunla geçirilecek ufacık bir zamana bile muhtaç olduğundan, sarhoş olmak istemiyor.
Barda birbirine giren ses topluluğunu dinlerken içeriye birinin girdiğini belirten zillerin sesini duyuyorum. Bakışlarım kapı tarafına dönerken içeriye giren kişiye dikkat kesiliyorum ister istemez. Siyah basit bir boğazlı kazak ve bacaklarını saran siyah yırtık pantalon içimde sıcak bir hissin dolaşmasına sebep oluyor. Eğik başı ile yüzünü kapatan saç tutamları yüzünü görmemi engellerken gözlerimi üzerinde tutuyorum bir süre daha.
Onu izlerken Bogum'un bardağıma doldurduğu içkinin sesi kulağıma ulaşıyor, bakışlarım saniyelik ona dönerken gözlerimin tekrar odağına seri adımlarla ilerleyen bedeni almasına engel olamıyorum. Kaşlarım istemsiz çatılıyor, bir şeyler olduğunu hissediyorum fakat ne olduğundan bi'haberim. Bir masanın yanına ilerleyip oradaki insanlarla selamlaştıktan sonra aceleyle sahneye çıkıp mikrofonun önündeki uzun sandalyeye oturuyor. Kemikli elleri mikrofonu zarifçe tutarken dudaklarını da mikrofona yaklaştırdığında yüzünü sonunda görebiliyorum.
Fakat gördüğüm yüz kesinlikle beklediğim en son kişinin yüzü bile değil. Çatık kaşlarımın irademin dışında şaşkınlıkla yukarı kalkmasına ve gözlerim yerinden çıkacak derecede aralanmasına engel olamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
at the bar [tk]
FanfictionTaehyung, kötü geçen bir günün ardından Busan'da yerli bir bara girdiğinde o günün karaoke akşamı olduğundan habersizdi. Eski sevgilisinin ise sahneye çıkıp, yıllar önce kendisi için yazdığı şarkıyı söyleyeceğinden habersiz olduğu kadar hem de.