2

18 1 0
                                    

14 Haziran Saat: 09.21

Lee Minho

Masadaki kağıtları düzenliyordum. Laptopuma dönüp gelen maillere baktım. Çevirmenlik yaparak, para kazanıyordum. Hayatım birkaç yılda o kadar değişmişti ki.. Eski ev arkadaşlarımı özlüyordum, gerçekten yalnızlık en büyük düşmanım ve en sadık dostumdu. Barlarda, insanları hırpalayıp para kazanıyorduk. Yalnızdık ama eğleniyorduk. Kira paramızı dörde bölüyorduk. Evet, çok iyi koşullarda yaşamıyordum o zaman. Ama en azından yalnız değildim. Saçma sapan bir geçmişim vardı. Oysaki sadece 21 yaşındaydım. Hanginiz, 16-17 yaşında barlarda adam dövüyordu? Düşününce, cidden çok boktan bir geçmişim vardı. Her seferinde bir şeylerin daha iyiye gideceğini umuyordum. Hayal kırıklığıydı. Lanetli falandım sanırım. Oysaki birkaç ay önce çok mutluydum. Sözde aşıktım, arkadaşlıklarım vardı. Her şeyin sahte olduğunu anlamak, çok zor olmuyordu.

Bazen Hyunjin, Chan ve Felix'i özlüyordum. Onlarla o kadar uzun zamandır görüşmüyordum ki.. Hatırlamıyordum bile. Gerçek arkadaşlar zor bulunuyordu. Okulun bana kazandırdığı tek şey arkadaşlarımdı. Onlarda, artık yanımda değillerdi.


Masanın üstünde duran bardağı itip yere düşmesini sağladım. Kendi kendime gülerek yerden cam parçalarını topladım. Bu bardağı sevmiyordum. Kırılmasını istemiştim.

Üstüme bir sweat geçirip evden çıktım. Han Nehrine gidecektim. Aklıma takılan bir sürü şey vardı. Han Jisung. Bu ismi hala unutamıyordum çünkü, o aptal hayatımı kurtarmıştı. Eğer o gün orada olmasaydı şuan ölmüş ve huzur içinde yatıyor olurdum. Vücudumdan geçen sinirle adımlarımı sertleştirdim. Kapüşonumu takıp ellerimi cebime soktum. Depresif bir ergen gibi gözükmek istemezdim aslında ama şuan bunu düşünecek halim yoktu.

Rüzgar çıktığında gözlerimi kıstım. Yaklaşmıştım, korkulukların yanından ilerlemeye devam ettim. Boş banklardan birine oturdum. Arkamı yaslayıp gözlerimi kapattım. Hoş bir esinti vardı, suyun sesi rahatlatıcıydı. Huzurluydu sanırım. Hafifçe, gülümsedim.

Buna huzur diyorlardı. Uzun zaman olmuştu. Huzur. 

Basit bir kelime, ama tüm insanlığın ihtiyacı olan bir duygu.

Bank kıpırdadığında yanıma birinin oturduğunu fark ettim. Gözlerimi aralayıp başımı yana çevirdim. Sanırım onu daha önce burada görmüştüm. Kahverengi saçları alnına düşmüş, minik burunlu birisi vardı. Dizlerini birbirine yakın tutuyordu. Elinde bir defter vardı, ne yazdığını göremiyordum. Başını kaldırıp bana baktı.

"Şey, selam."

Yüzüne odaklanıp düz bir yüz ifadesi takındım.

"Selam?"

Karşımdaki kişi hafifçe yutkundu. Defterinin kapağıyla oynayan parmakları şirin görünüyordu. Ne diyeceğini merak edip yüzüne baktım.

"Ben, Han Jisung."

Gözlerim sonuna kadar açıldı. Sırtımı dikleştirdim. Han Jisung. Tanrı benim huzurlu olmamı istemiyordu herhalde. Neydi şimdi bu? Kurtarıcı melek falan mı? Bakışlarımı nehre çevirdim. Derin bir nefes verdim.

"Lee Minho."

Jisung, elindeki defteri çantasına koyup bana döndü. Elleri terliyordu sanırım. Çekiniyordu. Utangaçlık mı yapacaktı? Hah. Ellerini bacaklarına koydu. Bana baktığını hissettiğimde bakışlarımı istemsizce ona çevirdim.

"Şey, geçen gün.. Şey. Daha iyi misin?"

Gözlerimi üstünde gezdirip başımı salladım. Belki, bu kadar soğuk olmamalıydım.

"İyiyim. Memnun oldum, Han Jisung."

Teşekkür etmemiştim ve etmeyecektim. Benim amacım ölmekti. Kurtarılmak değil.

"Bende, memnun oldum Minho." Sesi titriyordu, yüzüde hafif kızarmıştı. Garip olan, şirin görünüyordu.

Elimi ona uzattım. Elime baktı. Yavaşça titreyen eliyle, elimi tuttu. Tokalaştık ve elimi geri çektim. Eli soğuktu, birazda nemli. Gergin olduğunu düşünüyordum. Şuan çekip gidebilirdim.

Yapmadım.

Hafifçe boğazımı temizleyip tamamen ona döndüm.

"Seni daha önce birkaç kez burada gördüm. Ne yapıyorsun?"

Sorduğum soruyu beklemiyormuş gibi, durakladı. Dudaklarını birbirine bastırdı ve yüzünü bana çevirdi.

Hala sesi titriyordu "Ben, beste yapıyorum. Şarkı sözleri, gibi ş-şeyler.."

Demek beste yapıyordu. Şarkıcı mıydı? Sokak sanatçısı havası veriyordu. Merak etmiştim.

"Yapımcı mısın?"

Yavaşça yutkunup bana döndü. Yanakları kızarmıştı. Onu hazırlıksız yakalamıştım.

"Hayır ben, amatörüm. Sadece yazıyorum. "

Başımı sallayıp kapüşonumu indirdim. Telefonumun titremesiyle elime aldım. Gördüğüm mesajla kaşlarımı çattım. Gitmem gerekiyordu.

"Eğer buraya geliyorsan. Daha çok karşılaşma ihtimalimiz olacak."

Bana baktığını hissediyordum. Cevap vermedi. Ayağa kalkıp hızla ilerlemeye başladım. Gidip birkaç kişiyi hırpalamam gerekiyordu. Yine.



Yazar Notu: Selaaaam, olaylar biraz yavaş gelişiyor olabilir. Çok fazla vaktim olmuyor ve acele etmek istemiyorum. Sizi seviyorum. Oy verirseniz ve yorum yaparsanız çok sevinirim. Umarım arkadaşlarınızla paylaşırsınız ve okunma sayısı artar :/ şimdiden teşekkürler..

:>

☽maniac • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin