Multimedya Mia ve Ray'in son hali. :)
"Siktir!"
Grace ve Zac'i gördüğümde yerimden kalkmaya çalıştım ama Raymond'ın belimdeki eli bunu engelliyordu. Kulağına eğilip
"Bırak belimi!"
Diye tıslamamla Grace'in çığlığını duymam bir oldu.
"Mia sakın öpme!"
Yüzüm kızarırken oflayıp yüzümü Ray'in boynuna gömdüm. Ray kulağıma eğilirken göğsündeki oynayan tüm kasları hissedebiliyordum.
"Benden kaçmaya çalışırken daha çok sokuluyorsun. Dikkat et ufaklık."
Diyip güldü. Yüzüm daha fazla kızarırken hızla ayağa kalkıp
"Hiçte bile"
Dedim. Grace'in yanına gidip kolundan çekiştirerek yol'a çıkardım.
"Alexis ne yapıyorsun sen? O senin ilk öpücüğünü çalmamalı!"
"Çalmıyacaktı zaten! Niye çığlık atıyorsun ki? Sanki onu öpecektim!"
"Onun sana bakışlarını gördüm Mia. Biz gelmeseydik öpecekti kesin."
"Peki sen Zac ile ne yapıyordun? Dibdibe geziyorsunuz!"
"Ben... Şey... Off lafı çevirme Mia."
"Hımmm. Niye kekeliyorsun Grace? Yoksa ilk öpücüğünü mü çaldı?"
Dedektif edasıyla etrafında dönerken kulaklarının kızardığını gördüm. Grace utanınca kulakları kızarıyordu. Şaşkınlıkla Grace'e baktım.
"Nee! Yoksa öpüştünüz mü?"
"Tabiki hayır! Hatta kavga bile ettik. Ama çok büyük değil. Ufak bir tartışma diyebiliriz."
Grace konuşmaya devam ederken halimden memnun bir şekilde gülümsedim. Konu yavaş yavaş benden uzaklaşırken Grace hala kendi kendine bir şeyler söylüyordu.
Kafeye vardığımızda hava karamıştı. İçeri girip etrafıma bakındım. Kafe gerçektende Grace'in anlattığı kadar mükemmeldi. Masalar ve sandalyeler ahşaptandı. Şömine'nin olduğu duvar taştandı ve bu kafeye ayrı bir hava katmıştı. Kafe küçük lambalarla ışıklandırılmıştı. Pastel rengindeki perdeler açılmış, dışarıdaki muhteşem manzarayı gözler önüne seriyordu. Ben etrafı incelerken kafe görevlisi yanımıza gelmişti.
"Siz az önce giden kamp grubundan mısınız?"
"Evet. Ne oldu?"
Adam elindeki kağıda bakıp bize döndü.
"Bay Vincent, Bayan Stanley'in yanında dört öğrenci ile geleceğini söyledi."
"Evet?"
"Bayan Stanley ile diğer iki öğrenci gelmeden bu kafeden çıkmamanızı rica edeceğim."
"Tabii."
Deyip masaya oturduk. 10 dakika sonra kapıdan Bayan Stanley, Zac ve Ray girdi. Bayan Stanley kafe sahibiyle konuştuktan sonra hep birlikte kafeden çıktık.
En önde Bayan Stanley, arkasında Grace ve ben, bizim arkamızdanda Ray ve Zac geliyordu. Yolun iki tarafında da meşe olduğunu tahmin ettiğim büyük ağaçlar vardı. Sessiz bir yolculuktan sonra kamp alnına varmıştık. Girişdeki ahşap kulübedeki güvenlik görevlisine isimlerimizi verip içeri girdik.
Kamp alanı çok büyüktü. Çevresindeki büyük meşe ağaçları kamp alanının çevresini sarmıştı. Sağ tarafta kalacağımız alan vardı. Sol tarafta da bir sürü piknik masası vardı. Masaların yan tarafındaki alanda ortada büyük bir boşluk kalacak şekilde büyük puf yastıklar yuvarlak biçimde yerleştirilmişti. Arka tarafta ise göl vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IT'S CAMP TIME BABY! -ASKIYA ALINDI-
ЧиклитMerhaba, benim adım Alexis Mia Anderson. Sürekli kitap okuyan asosyal bir insanım. Hikayem; benim asosyalliğimden sıkılmış ailemin beni tek dostum olan Grace ile dağ kampına göndermesiyle başladı. Şimdi bu dağ kampında bir sürü taş çocuk arasında ki...