Başlangıç

101 3 1
                                    

  Sıkıcı olan yaşantımın farkındaydım. Esra'da olmasa kesinlikle yatağımla bütünleşirdim. Esra demişken, bugün hiç konuşmadık onunla. Bizim için büyük eksiklik diye düşünürken kapı çaldı. Bodrum katındaki odamdan yukarı çıkarak kapıyı açtım ve Esra'yla karşılaştım. Elindeki poşetleri kucağıma atarak içeri girdi. Annemle selamlaştıktan sonra odama indi bende arkasından elimde poşetlerle odama gittim. 

   Esra ve ben genelde böyleydik. Öyle kolay kolay sarılmazdık. Bu birbirimizi sevmediğimiz anlamına gelmiyordu tabiki. O benim öz kardeşim gibiydi. Bugün dedikodu günümüzdü resmen. Bütün gün boyunca Esra'nın sevdiği çocuktan yani Can'dan ve ben her konusu açıldığında kaçsam da Çağlar'dan konuştuk. Çağlar'ı gerçekten çok sevmiştim. Ben onu severken onun da beni sevmeye başlaması, 1,5 yıl çıkmamız... Hepsi çok hoştu. Ta ki o lanet günü yaşayana kadar. O lanet gün Çağlar beni aldatmıştı. O günden sonra onun adını bir kez daha anmak istememiştim. Pişman olup geri dönmüştü, fakat ben ona kalbimi açmamıştım. Mutsuzluklara hapsetmiştim kendimi. O ise daha benim peşimdeydi ve vazgeçecek gibi durmuyordu...

 Esra'yla bunları konuştuk ve akşama doğru dışarı Can ve tayfasının -Çağlar, Mehmet, Doğukan, Ela, Sevda- bulundukları kafeye gittik. Kafeye girdiğimiz zaman Ela ve Sevda bizi görerek yanımıza geldiler. İyi kızlardı aslında, gruptada birbirlerine yavşama olayları yoktu, yani cidden kardeştiler. Ela ve Sevda'yla selamlaştıktan sonra onların masalarının çaprazlarındaki masaya oturduk. Esra yüzünü onlara dönerek oturmuştu. Ben ise sırtımı onlara dönmüştüm ve asla arkama dönmeyecektim(!). Masada Esra'nın beni takmayacağını biliyordum ve kahvemi içiyordum. İçmek denirse tabii. Dalmıştım. Ve Esranın masanın altından ayağıma vurmasıyla yerimden sıçradım. Esra bana doğru eğilerek "Çağlar geliyor, ve biraz sinirli gibi." dedi ve ben cevap verecek fırsat bulamadan Çağlar yanıma geldi ve elindeki kağıdı masaya sertçe bırakarak kağıda bakmamı sağladı. Kuzenimle olan fotoğrafımın Çağlar'da ne işi vardı?! Ona döndüğümde kahverengi gözlerini baka dikmişti ve öfkeyle bakıyordu. Birazdan patlayacaktı biliyordum, onu çok iyi tanıyordum. Ve dediğim gibi oldu. Beni kolumdan tutarak sertçe kaldırdı ve karşısında durmamı sağladı. Ardından "Bu. Çocuk. Kim. Betül. Bu çocuk kim." diye tısladı her kelimeye baskı yaparak söylemesi beni korkutmuştu. Fotoğrafı elime alarak batım ve fotoğrafı Çağlar'a çevirerek konuştum. "Bu çocuk kim öylemi Çağlar bey? Bu çocuk beni aldattığınız o lanet gün yanımda olan kişi. Her zaman bana destek veren kişi. Ha gerçekten kim olduğunu çok mu merak ettiniz Çağlar bey? Bu çocuk benim kuzenim. Ve birdaha sakın bana bu şekilde gelme Çağlar. Sakın!" sonlara doğru sesim ciddi derecede artmıştı ve kafedeki herkes bize odaklanmıştı. Çağların yüzündeki o ifadeyi umursamadan sandalyeme oturdum ve sakinleşmeye çalıştım. Sakinleştiğimi anladığım zaman Çağlar'a baktım. Aynı yerde duruyordu ve bana bakıyordu. "Otur şuraya" diyerek sandalyeyi sertçe çektim ve oturmasını sağladım. "Betül ben gerçekten üz..." sözünü kestim. "Bak Çağlar. Her zaman kırılan kalbimi onarmak yerine daha da berbat hale getiriyorsun. Bunu yapma, ne kendine, ne bana, ne de bize yapma Çağlar." sonlara doğru bu sefer sesim kısılmıştı ve gözümden bir damla yaş süzülmüştü. Onun bana bunu yapmaya hakkı yoktu. Olamazdı. O beni aldatmıştı...

Yasak Mutluluklar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin