Bugün berbat bir gündü. Önce kahve kazası şimdi de otobüs! Bir saattir durakta otobüs bekliyorum ama bir tane bile geçmiyor. Geçiyor ama benim bineceğim geçmiyor. Ah! Zaten uykum vardı ve elimdeki çizimlerden not almam için onu saat 12'ye kadar yetiştirmem gerekiyordu. Saat şuan her ne kadar sekiz olsa da erken verip şu yükten kurtulmak istiyorum. Gece 3'e kadar bunun için uğraşmıştım. Sabah 6:40'ta uyanıp evden çıkmıştım. Kapının önünde biri çarpıp üzerime kahve dökmüştü. Allah'tan dosyanın içindeydi çizimlerim de ıslanmamışlardı. Ama ben yinede dayanamayarak eve dönüp üzerimi değiştirmiştim. Bekle bekleye de saat sekiz oldu. Gözümden uyku akarken ağırlığımı yaslandığım direğe daha çok verdim. Durağın altındaki oturma yerleri ıslaktı. Dün yağmur yağdığı için heryer ıslaktı ama direk zaten kuruydu. Başımı da yaslarken dosyamın çıt çıtı açıldı ama umursamadım. Uykumda çok vardı. Ama uyumamam lazımdı.
Bugün çok işim vardı. Okuldan ne kadar erken çıkarsam o kadar çabuk yiğenimi görebilecektim. Yeni doğmuştu ve ablam benim isteğimi de göz önünde bulundurarak Erva koymuştu. Anlamı çok güzel bir isim.
Onu düşünmeyi bırakıp kaçırabileceğim otobüsleri düşündüm. Gözlerimi açmıştım ki birşeyin bana bodoslama çarpmasıyla kendimi yerde buldum. Elimdekiler çarpmanın şiddetiyle elimden savrulurken acı ve şoka girmiş bir şekilde karşımdaki kişiye baktım. Siyah saçlı, siyaha çok yakın gözleri, siyah çantası ve siyahın üzerine çok yakıştırdığım koyu yeşil montuyla bana bakıyordu. Bana nasıl çarptıysa her tarafım acıyordu. En çokta ayak bileğim. Zorla ayağa kalkarken bana yardım bile etmemişti.
"Üzgünüm. Acelem vardı iyi misin?"
Birde acelem vardı diyor! Nasıl iyi olabilirim ki? Onunla muhabette girmemeye karar vermiştim ki dosyamı fark ettim. Kitaplarım kaldırımdaydı ama dosyam yoktu. Uçmuş muydu? Hadi ama! Çocuğu umuramayıp dosyaya bakınırken onu yolda gördüm. Arabaların altındaydı! Üzerinden araba geçerken istemsizce hayır diye bağırdım. Hala dosyanın içindeydi ama pislenmiş olabilirlerdi. Korkuyla bir lastiğin onları ezmesini ve rüzgarla birlikte dosyanın içinden çıkmasını izledim. Artık çamurla ıslanmışlardı. Ağlamaklı bir pozisyonda çocuğa baktım. Çenem titrerken çocuğun sadece iyi olduğumu söylemeyi beklediğini anladım. O üzüntü ve şokla çocuğa tokat atarken yüzünün aldığı ifadeyi görmek benim için mutlu olma nedenim bile olabilirdi. Yüzünün aldığı şok ifadesi görülmeye değerdi ama sonradan bana ateş saçar gözlerke bakması pek de görülmeye değer değildi. Hatta beni yakacak gibiydi. Korkuya kapılmamıştım ama aksine yere oturup ağladım. Gözlerimden yaşlar dökülürken yağmur çiselemeye başlamıştı. Göz yaşlarım artarken çocuk yanıma diz çökerek oturdu.
"Senin yüzünden üniversitede kalıcam! Hepsi senin yüzünden!"
Çocuk ikinci bir şoku geçirirken yola baktım. Ezilmiş hatta yırtılmışlardı, üstelik sadece iki parçasını görebiliyordum! Üzerine oturduğum pantolan da berbat olmuştu.
"Zar zor kazanmıştım ben orayı!"
Çocuk sonunda konuştuğunda ben şoka girdim.
"Tekrar edersin o dönemi birşey olmaz."
Bu kadar mı? Omuz silkip ayağa kalktığında onu bacağından ittirdim.
"Ne diyorsun sen ya! Zaten yaz okuluna gidiyorum bu defa geçemezsem ölürüm. Üstelik bugün son gündü"
Hatırladıkça ağlama isteğim artıyordu ve ağlama isteğim arttıkça çocuğu öldüresim geliyordu.
"Birşey olmaz. Yetiştirirsin sen, acelem var benim gitmem lazım."
"Ne acelesi be!" Diye tersledim onu ama o hala yola bakıyordu. Yanıma gelip saçımı çekerken ona şaşkınlıkla baktım.
"Senin ne işin var? Yoksa sana da birisi çarptın da yetiştireceğin ödevlerin onun yüzünden çöpe mi dönüştü!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF~tamamlanmış kısa hikaye
Teen FictionHER TESADÜF BİR BAŞLANGIÇTIR. PERDEYİ SEN OYNARSIN, FİNALİ KADER KAPATIR... Bu kitap benim bir arkadaşımındır onun izniyle paylaştım.O devam etmek istemeyince bizde kırpıp kısa hikaye yaptık.Bu hikayeye devam etmek isteyenler bana ulaşabilir=)