+ lütfen düzgün durun. Hareket etmeyin veliaht'ım
Jin sakın durmuyordu. Sürekli elindeki üzüm'ü yiyordu ve bu yüzden sürekli meyve yenilemek zorunda kalıyordu namjoon.
- ama ben açım. 3 saattir beni burda hareketsiz bekletiyorsunuz. Üstelik yemek bile getirmediniz.
İsyan edercesine sitemli çıktı sesi . 3 saattir hareketsiz kalmak belini ve kemiklerini ağrıtıyordu.
Son kez elindeki üzüm'ü yiyip pozisyonuna geri döndü.
- bu sefer az kaldı veliaht'ım babanızın kesim emridir. bu resimi bitirdikten sonra size yemek söyliyeceğim .
Resime son dokunuşlarını yaparak geri çekildi. Yaptığı esere gülümseyerek bakıyordu. Bu resmi çok uzun sürdü ama değdi.
+ Şimdi bana borcun olan yemeği öde. Ben odama gidiyorum oraya gel
Namjoon kafasını salladı. Şimdi onun sevdiği yemekleri yaptırıp gotürücekti .
Namjoon 23 yaşında genç ve yakışıklı bir ressam güzel çizimleri var ve bunlarla gurur duyuyor. Övülmekten hoşlanırdı ama çok fazla da sevmezdi .
Kim seokjin. Kim krallığı'nın genç ve güzel veliaht'ı seokjin. Güzelliğiyle göz büyüleyen Jin . O da övülmekten hoşlanırdı. Kendisine eş bulmak içinde herşeyi yapan annesi ve güçlü - dirençli babasının güzel ve dirençli kim seokjin .
+-+
+ Namjoon bunlardan sevdiğimi nereden biliyorsun
Gülümsedim. Aslında aşçıdan öğrenmiştim ama söylememe gerek yoktu .
- ben bilirim veliaht'ım
Gülümsemeye devam ederken aynı zamanda yemek yiyordu.
Tabağını ve elindeki kaşığı bana doğru uzattı.
+ Hadi sende ye namu
Elinindeki tabakla beraber bana uzattı. Geri çekildiğim esnada belimden tutup kendine çekti. Aramızdaki tabak sayesinde aşırı yakın değildik.
Yanaklarımı sıkıp ağzımı açtırdıktan sonra özenle yemeği yedirdi.
En güzel gülümsemesini sunup başını eğdi. Utanınca daha tatlı oluyordu. Bende içten gülümsememi sunup ona karşılık verdim.
Dışarıdan çan sesi gelmeye başlamıştı. Hızlıca ayağı kalkıp kapıya doğru ilerledim. Jin de peşimden gelmeye çalışmıştı.
' Jin bu bizim için bir alarm sen burda bekle '
Tedirgince başını salladı.
Hızlıca dışarı çıkıp askerlerin arasında bir yere geçtim. Kral konuşma yapmaya başlamıştı.
' sevgili kim hanedanlığının krallığının güçlü şövalyeleri askerleri biliyorsunuz ki Jiwoo krallığı bize düşman bir krallık ve ne yapacağı belli olmayan bir krallık . Kısa kesmek gerekirse yarın Jiwoo krallığı ile savaş yapıcaz. Şimdi sevdiklerinizle vedalaşın çünkü birazdan yola çıkmamız gerek . Dağıla bilirsiniz. '
Saygıyla kralın önünde eğilip dağılmaya başladık. Jin'in yanına doğru gitmeye başladım. Kapıdan içeri girince endişeli bir seokjin beklerken oturup yemek yiyen seokjin beklemiyordum .
Bana ' ne söylediler ' dercesine baktı.
' önemli değil sadece savaşa gidicem '
Elindeki kaşığı ve tabağı tepsiye koydu .
'sen ciddi misin ? Alt tarafı savaş mı? Namu bu kolay ya da çocuk oyuncağı değil ki alt tarafı diyesin hem ben izin vermiyorum sen gidemezsin '
Gülümseyerek kafamı eğdim.
' veliaht'ım babanızın biliyorsunuz bu seferde böyle davranırsanız size kızabilir'
Omuz silkti.
' ben bir kere her zaman bunu yapmıyorum sadece şimdi yaptım'
Ciddi misin bakışı attım. Tanrım her savaş zamanı savaşa gitmiyim diye neler neler yapmıştı.
' emin misiniz prens'im? En so savaşa gidemiyim diye savaş kıyafetlerimi saklamıştınız? Ya da ondan önce kılıcımı ateşli demirle eritmiştiniz? Ondan önce erken uyanmak için olan horozumu alıp ormanın içine doğru götüren ben değildim. Daha saymamı ister misiniz? '
Utançla kafasını yere eğdi.
' ah birde üstüme kusup 2 saat boyunca ben sana yeni kıyafet getiririm diyerek odanızda 2 saat çıplak kaldım. Bilin bakalım o 2 saatte benim nerede olamm gerekiyordu? Doğru cevap savaşta sizinle yatak odanızda zorla kilitli kalmakta değil . Şimdi ben savaşa gidicem ama sağ salim ve geri gelicem güzeller güzeli prens'im seokjin '
kafasını hızlıca kaldırıp bana baktı . Yanakları kızarmaya başlamıştı.
' gerçekten güzeller güzeli prens miyim ? '
Heyecanla soru sormuştu kafamı salladım.
' evet seokjin sen güzeller güzeli prens'imsiniz '
Bana doğru gelip sıkıca sarıldı. Elleri boynumu bulurken benim ellerim ise belini bulmuştu.
" Beni güzel bulduğun için teşekkür ederim yakışıklı prens namjoon '
dediği şeye kahkaha atmıştım. O da kahkahama karşılık verdi.
