Bölüm İKİ/ Geceler Boyu
Yürüyorum Dikenlerin Üstünde
(M)Ucunda bir ayı, bir civciv ve bir kuzu peluşu sallanan anahtar ile kapıyı açtı. Elleri, zihni ve yüreği bomboştu. En azından o şimdilik böyle hissediyordu.
Yanından geçip giden adam aklına geldikçe damarlarında fokur fokur katran kaynıyordu. Dili ucuna gelen her bir kelimeyi gerisin geri yuttuğu için ciğerleri nefessiz kalıyor, içinden bir ses en azından son defa konuşmalıydın diyordu. En azından bir defa ve aynı anda son defa ona karşı sende bencil ol diyordu. En azından o giderken; seni paramparça etmişken sende onun kalbini kırmalıydın diyordu.
Jongin mutfağın önünden geçerken bir süre öylece durdu, bir hafta önceki öpüşmeyi dün gibi anımsıyordu. Yüreğinden sızan yanık kokusunu bastırmak artık anlamsız gelmeye başlamıştı.
Boşanmışlardı.
Tek bir gün susmayan kocası, bugün öyle bir susmuştu ki Jongin hayret etti. On yıldır evli olduğu kocası sahi kimdi?
Parmağında ışıl ışıl parlayan yüzük artık onun için amacı olmayan bir şeydi. Oysa nasıl da çocuksu bir heyecanla parmağına takmıştı yüzüğü. Uçsuz bucaksız pamuk tarlalarında koşan çocukların heyecanı gibi içinde taşan sevgiyle yapışmıştı eski kocasının dudaklarına.
Anılar artık can yakıcıydı. Ailesi ile birlikte olduğu anılar onu mutlu ederdi, oğlu ile olduğu anılar onu mutlu ederdi. Sehun ile olduğu anılar onun canını yakıyordu.
Siyah ceketini çıkartıp bir yerlere fırlattı. Ardından diğer kıyafetleri de birbir çıkardı üstünden. Üzerinde sadece iç çamaşırı ile kalınca, masanın üstündeki sigara paketini aldı ve camın karşısında ki hasır sandalyeye oturdu. Sokak lambasının aydınlattığı zayıf ışığın altında ki bankta hayal etti kendini.
Öyle delirmişti.Sigarasını acemice yaktı ve kalın dudakları arasına yerleştirdi. Esmer, ince parmakları yerdeki radyoyu buldu ve rastgele tuşlara bastı. Bu eski radyodan gram anlamazdı Jongin. Sehun ise aksine, her şeyi, herkesi anlıyordu da bir kocasını anlamıyordur işte.
Radyoda bir tane adam konuştu ama sesi o kadar cılız geliyordu ki ne dediğini anlamadı. Umursamadı da. İstediği tek şey kolonlardan yüzüne çarpan yalnızlığı unutmaktı. Seol iki gün sonra gelecekti ve artık babası burada onlarla olmayacaktı.
Burnun direği sızladı, gözleri dolu dolu oldu. Kimse bu halini görmedi. Kimse bu hallerini görmezdi eşinden başka ve şimdi o da yoktu. Yapayalnızdı Kim Jongin. Hep yalnızdı, hep yalnız olacaktı.
Radyodan basit bir gitar tıngırtısı eşliğinde şarkının sözleri yükseldi. Uzandı daha da çok açtı sesini ve bugün özgürsün dedi. Ciğerlerin beyaz bayrak çekene kadar iç şu meneti dedi.
Buğulu camdan karşıda ki eski demir bankı seyretti yine ve anılar bir bir intihar oynunu oynadı genç adama. Anılar zehirli bir sarmaşık gibi her bir uzvunu sardı, sardı ve daha çok sardı. Ölmek isteyecek kadar çok canı yandı, yandı da ağzını açıp yardım isteyemedi. Bir 'ah' sesi çıkarmadı kalın dudaklarından.
Yemin etti yeniden kendine; son defa akıt göz yaşlarını.
Yıl 1997
Temmuz 24Jongin, disiplinli bir gençti. Kendine sürekli kurallar koyar, koyduğu kuralların dışında hareket etmekten nefret eder, kaçınırdı. Yaşıtları barlarda bayılana kadar içerken; o daha çok gezer, gezdikçe yeni şeyler keşfederdi. Yaşıtları arsızca dudaklarını başkalarının dudakları ile buluştururken o, okur, okudukça muhteşem aşklara tanık olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
masumlar diyarının isyankarı "sekai
Roman pour AdolescentsSehun, seni seviyorum derdi ona sana aşığım, hayatım, dünyam derdi. Bir insan neden şimdi hayatından vaz geçmek isterdi ki tanrı aşkına! Bunu onun yüzüne de haykırmak istiyordu. Bağırıp çağırmak bir güzel dövmek istiyordu elleri belinde öylece karşı...