ben yazarken lana del rey - summer wine dinledim haberiniz olsun...
iyi okumalar 🐥🐥🙅♀️😶💛💜💖💗✌💜×××
yüzüstü uzandığım yerde bacaklarımı yavaşça ileri geri sallıyor ve sıcak esen rüzgarın saçlarımı dağıtmasına izin veriyordum sakince. kulağımda güzel bir müzik eşliğinde dalgaların sesi yankılanıyordu. güneş esmer tenimi daha da fazla kavuruyor ve şortumun açıkta bıraktığı dizlerime batan taşlar acıtıyordu. yine de rahatsız eden hiçbir şey yoktu etrafımda o an. kendimi yazın sıcak kollarına bırakmıştım ve geri kalan hiçbir şey de umrumda değildi. ne yaklaşan sınavlarım, ne dert ettiğim sıkıntılarım ne de yazın bitiriyor oluşu gerçeği... hiçbiri keyfimi kaçıramazdı şuan. hele ki rüzgar, bir karış mesafede, yanımda uzanmış olan bu beyaz tenli tuhaf çocuğun kokusunu burnuma her seferinde güçlü bir hızla taşırken...
tek elime yasladığım kafamı ona çevirdiğimde gözleri kapalı bir şekilde, sırtüstü uzanmaya devam ettiğini görmüştüm. gözlerinde siyah bir güneş gözlüğü vardı ve gözlerinin kapalı olduğuna kendimi inandırarak onu incelemeye başlamıştım bile. okul boyunca ikimizin de çekinip tek bir laf bile etmeyeceğini, çıkış zamanı ise deli gibi birbirimize koşup sarılacağımızı tabiki tahmin edememiştim dün gece. jeongguk'a koşarken ise sabahtan beri kurduğum planlarım aklımın ucundan bile geçmemişti çünkü sadece ona sarılma isteği vardı içimde o an. kalbim güçlü bir dürtüyle beni harekete geçirdiğinde ise kendimi onun kollarına koşarken bulmuştum.
şimdiyse buradaydık işte. sürekli fiziksel temas halinde, adeta birbirimizden ayrı kalamıyormuşçasına, elleyip durmuştuk tüm yol birbirimizi. konuşurken ya kolunu tutuyor, ya elimi dizine koyuyor ya da küçük bir tokat atıyordum omzuna. onun da benden geri kalır yanı yoktu zaten. ikimiz de ne yaptığımızı ya da neden yaptığımızı düşünmeyi bir kenara bırakmayı tercih etmiştik bu günlük. sadece anı yaşamaya ve tadını çıkarmaya vermiştik kendimizi.
denize ulaşır ulaşmaz çantamı yere atıp üzerimdeki kıyafetleri bile koşarken çıkarmam da buna dahil oluyordu mesela. çocukluktan gelen bir alışkanlık da olsa yine de onun yanında bunu yapacağım hiç aklıma gelmezdi ama yapmıştım işte. denizin kıyısına gelince son bir hamleyle de pantolonumdan kurtulmuş ve önceden hazırlıklı geldiğim için altıma giydiğim mayoyla kendimi suyun içine bırakmıştım.
jeongguk ise adım adım yere bıraktığım eşyalarımı toplayarak ve sesli kahkahasını ortaya bırakmaktan çekinmeyerek arkamdan gelmişti. kendi kıyafetlerini çıkarırken suyun içinden avını izleyen bir timsah edasıyla onu izlemiştim ben de. ve gerçekten... vücudunun bu kadar iyi olduğunu asla tahmin etmemiştim. hafif belirgin olan karın kaslarını, geniş omuzlarını ve ince belini hayret ve heyecanla incelerken onun gülerek bana baktığını bile fark etmemiştim dalıp gittiğim için. ama yemin ederim... yemin ederim bu kadar olabileceğini de düşünmemiştim işte.
ve bundan gerisi de tam olarak suyun içerisinde beraber saçma sapan oyunlar oynamamıza, birbirimizi yakalamaya çalışmamıza, yüzme yarışlarına ve her seferinde yenen bana karşı daha da hırslanıp tekrar yenilen jeongguk'a denk geliyordu. dediğim gibi, günün bu kadar güzel geçeceğini, bu aptal ve tuhaf çocukla bu kadar yakın olup yaşadığımız her anın bana eşsiz ve mutlu hissettireceğini ve jeongguk'un bu kadar güzel bir vücudu ve karın kasları olacağını da tahmin edememiştim işte... ve tanrım- jeongguk'un bu kadar güçlü olabileceğini tahmin edemediğim gibi! ve diğer tüm tahmin edemediğim şeyler gibi... jeongguk farklıydı ve ben onun bu farklılığını deli gibi seviyordum.
gözlerim benden izinsiz karın kaslarına, oradan ıslak şortunun sıkıca sardığı baldırlarına kaydığında utanmazca onu izlemiştim ilk başta. tamamı pürüzsüz olan bacaklarına eşlik eden birkaç tüy vardı yalnızca dizinin alt kısımlarında. siyah şortu gerçek anlamda tüm her yerini sarmalıyordu ve ben gözlerimi bilerek çekmiyordum incelediğim her bir detayının üzerinden. gerçekten o kadar güzel ve ilgi çekiciydi ki... gözlerim bu kez göbek deliğinden başlayan ve kasıklarına uzanan hafif belirgin tüylere kaydığında bu kez yutkunmadan edememiştim. aklım gözlerimi daha da aşağıları indirmem gerektiğini söylediğindeyse tam tersini yapıp yüzüne çevirmiştim bakışlarımı. tek kolunun altındaki kafası tamamiyle yukarı bakıyor ve yazın keyfini çıkarıyordu benim aksime. bense onun keyfini çıkarıyordum şu dakikalar.