"The Weekend'den sonra siz çıkacaksınız çocuklar." John gruba seslendi. Heyecan içinde kavrulan tınısı kulaklarımı çınlattığında göz devirmekten çekinmedim.
Herkes bugün iyi gününde miydi yoksa benim enerjim mi onlara kıyasla çok düşüktü, bilemiyorum. Sorunlarım olduğunu anlamam için etrafta koşuşturup duran mutlu insanlara bakmama gerek yoktu, anlayabiliyordum. Sadece bu sıralar biraz kötü hissediyordum kendimi, her zamankinden biraz daha fazla.
Geçtiğimiz son iki aydır programımız o kadar doluydu ki nefes almak için bile vakim yoktu. Ardı ardına gelen konserler ve aralara sıkıştırılmış birkaç televizyon şovuyla başa çıktıktan sonra bitap düşmüştüm. Verdiğimiz tonlarca röportajı ve fotoğraf çekimlerini saymıyordum bile.
Şu an tek istediğim şey yatağıma girip çarşafların arasında kaybolmak, bir hafta boyunca oradan çıkmamaktı. Annemi özlemiştim. Kardeşlerimle birlikte olmayı. Babamın annemin en yakın arkadaşıyla kaçtığını ve benim iki aydır ailemi görmediğimi düşünürsek... Sıkı bir sarılmaya ihtiyacı olduğumu söyleyebilirdik. Annemle telefondan konuşmak zordu, hiçbir şeyi ele vermemeye çalışsa da ben biliyordum ki beni ve sakin ailemizi özlemişti. Ben de öyle.
Elinde iki bira şişesiyle koltuğun köşesine çöken Michael'dı. Feci heyecanlıydı, onu anlıyordum. Günde, elli kez mastürbasyon yapan arkadaşım bir düzine yarı çıplak kızı gördüğünde beyninde vurulmuşa dönmüştü. Neyse ki uzun tişört icat edilmişti!
"Sakin ol koca oğlan." dedim kolumu omzuna vurup onu sakinleştirmeye çalışarak.
"Sakinim. Sadece biraz fazla..." doğru kelimeyi bulmak için bir süre durdu ve aklına geldiğinde ise yüzünü buruşturdu. "Azgınım?" sesi daha çok soru sorar gibiydi.
Michael bana garip cinsel fantezilerinden bahsetmeye yeltendiği sırada eğer beni rahat bırakmazsa onu toplarından havaya asacağımı söylediğimde yanımdan kalktı, elindeki şişeyi çöpe atmak için ilerledi. Ah! Tehditin onu başımdan savmama yardım edeceğini bilseydim, bunu en başında yapardım...
Gözlerimi devirip ayaklandım. John birkaç adım ileride elindeki dosyayı Matt'e gösteriyordu. Muhtemelen ondan rica ettiğim kaçamak olayını ayarlamaya çalışıyordu ve umarım şansı ondan yana olurdu da azarlanmadan paçayı yırtabilirdi. Buna çok ihtiyacım vardı gerçekten.
Matt katı kuralları olan bir menajerdi. Çok fazla çalışmanın kariyerimiz için en iyisi olduğunu savunup duruyordu ama bunun bizi yıprattığından bir haberdi, ancak ona ihtiyacımız vardı. Çevresi olan, bizi yükseklere taşıyabilecek birisiydi.
Bakışlarımı Calum'ı aramak için etrafta gezdirdim. Belki onu bulursam sigara içmek için kısa bir süreliğine bana eşlik etmesini sağlayabilirdim. Sahneye çıkmadan önce biraz daha zamanımızın olduğunu düşünüyordum çünkü Abel performansı için podyuma henüz çıkmıştı. İki şarkı söyleyeceğini düşünürsek... On dakika bile hava almak için yeterli bir süreydi.
Beklediğim gibi Calum'ı bulamadım ama onun yerine Luke'u aynanın karşısında saç şekillendirirken gördüm. Duraksadım. Luke'un kimsenin dokunmasına izin vermediği altın sarısı saçlarına bikinili bir melek fön çekiyordu! Ondan hoşlanmış gibiydi. Birkaç gün takılıp daha sonra tanışmamış gibi yapacaklarını düşünürsek pek de şaşırmamalıydım. Bu şekilde herkes birbirinden etkileniyordu zaten.
Olduğum yerde dönüp etrafa bakınırken nihayet Calum'ı görebildim. Fakat yanına gitmemeyi tercih ettim. O da birkaç kızla birlikteydi. Anlaşılan bizim çocuklar bugün havasındaydı. Eh, ben de tek başıma uzaklaşırdım bu yerden. Yangın merdivenlerine ilerledim. Kapıyı açtığımda kimseyi beklemiyordum ama güzel bir kızı dolu gözlerle yakaladım, aniden kapıdan sesin geldiği yöne yani bana doğru dönmüştü. Telefonla konuştuğunu çok sonra fark etmiştim. Bir süre birbirimize baktıktan sonra o konuşmaya devam ettiğinde ben de oradan uzaklaşmak yerine ilk merdivene oturdum ve cebimden sigaramı çıkardım.
"Lanet olsun!" İnleyerek telefonu kapattı. Yanakları kızarmış ve kendini sıkıyordu. Konuşup konuşmamakta kararsızdım. Fakat onun için biraz endişelendim. "İyi misin?"
Burnunu çekti. "Ben de alabilir miyim?"
Ona bir dal ve çakmak uzattım. Soru sormadım, bir şeyler konuşmadık. Uzun süre sessizlik oldu. Tabi içeriden gelen gürültüleri saymazsak.
Konuşmayı o başlattı. "Erkekler nasıl bu kadar aptal olabiliyor?"
"Şey, aslında hepsi öyle değil. Belki senin erkek arkadaşın-"
"Babam! Babam beni çok sinirlendiriyor. Artık katlanamadığımı hissediyorum ve-"
Hıçkırmaya başladığında onu durdurdum. "Hey, ağlama!" Paniğe kapıldığımdan saçmalamaya başlayacağımı biliyordum. "Bu çok klasik olacak ama makyajının bozulmasını istemeyiz."
Dizlerinin üstüne çökmüştü, onu durdurup destek vererek ayağa kaldırdım. "Baba sorunlarını anlayabilirim. Benimki de annemin yakın arkadaşı için bizi yakın zamanda terk etti."
Göz yaşlarını ustaca sildi. Hiç ağlamamış gibi görünmeyi sağlayabilmişti. Kadınlar bazen şaşırtıcı olabiliyorlardı. Burnunu çekti. "Üzüldüm."
Omuz silktim. "Bunun için söylemedim. Sadece, evet erkekler aptal olabiliyor." gülümsedim.
Bana karşılık verdi. "Sen de öyle misin peki?"
Düşünürmüş gibi yaptım. "Çoğunlukla."
Ufak bir gülümseme dudaklarını kıvırdı. Onu güldürdüğüme sevinmiştim. Biraz sonra insanların gözü önünde olacaktı. İyi görünmeliydi.
Biraz daha havadan sudan konuşup sigaralarımız bittiğinde içeri girmeye karar verdik. Uzun bir beş dakikaydı.
"Güzel sohbetti!" dedim başımı kaşıyıp. "Şey, gitmem gerek. Çocuklara bir bakmalıyım."
Başını salladı. "Teşekkür ederim. Yaptıkların için."
"Hiç önemli değil, olması gereken buydu."
Gülümseyerek yön değiştirdi. "Pekala, öyleyse görüşürüz."
"Tabii."
İkimiz de farklı yönlere ilerledik. Ben çocukların yanına ulaştım ve son işlerimizi halletmeye çalıştık. Sahneye çıktığımızda her şey iyi gitmişti. Victoria's Secret'ta kim yeni hitini çalmak istemezdi ki?
Adını bilmediğimi sonradan fark ettiğim o güzel kız podyumda çok iyi yürüdü. Az önce yaşananlar hiç olmamış gibiydi. Buna sevinmiştim. Ben de bu sayede daha iyi hissetmiştim.
Otele döndüğümde oldukça rahatladım. Yarın hiçbir planımız yoktu ve bu rahat bir uyku çekeceğim anlamına geliyordu. Ferah bir duştan sonra kendimi yatağa atmış, ama ne yazık ki uykuya dalamanıştım. Bunun yerine telefonda biraz oyalanırsam belki faydası olur diye düşündüm.
Instagram'da, solo yaparken birkaç video post attım. Sonra kendimi defileyi izlerken buldum. Her şey çok iyiydi. Mankenler her yıl olduğu gibi seksi ve ahlaksız pozlar vermişlerdi. Sonra o kızı gördüm. Gülerken fotoğrafını paylaşmışlardı. Kendimi istemsizce gülümserken bulmuştum.
Daha sonra gece yarılarına kadar o kızı stalklamaya başladım. Güzeldi gerçekten. İsminin Carla Diaz olduğunu öğrendim. Sanırım sahne adıydı, kim bilir? Profili neşeli görünüyordu ama öyle olmadığını biliyordum. Sabaha kadar onu araştırdım. Ve öylece uykuya dalmıştım.