"Acele et Jimin! Geç kalacağız!"
Adımlarımı olabildiğince hızlandırıp artık koşmaya başlayan Jungkook'a yetişmek için çabalamıştım. Derse geç kalmıştık ve bunun tek sorumlusu bendim. Video oyunundan kafamı kaldırabilseydim eğer, şu an bu kadar sorunu yaşamıyor olurduk. Fakat ben her zamanki gibi yapmış ve tek suçlu olarak biricik arkadaşım Jungkook'u görmüştüm. Evet, bundan kesinlikle pişman değilim. Yine.
Koşmaya başlamışken elimde tuttuğum fırçalar ve küçük boya kaplarının olduğu kutuyu da zorlukla taşıyordum artık. Ama bunu pek kafama takmamış ve kendimi geç kalmayacağımıza dair avutmaya başlamıştım. Ki eğer geç kalırsam başıma gelecek şeylerden ciddi anlamda korkuyordum. Çünkü, hadi ama- Resim prodüktörümüz Bay Min'di! O adamdan okulun müdürü Bay Kang bile korkuyordu!
Benden sadece birkaç yaş büyüktü ama ellilerinde olan bir adamın bile ona saygı duyup çekiniyor olması bazen fazlasıyla garip geliyordu açıkçası. Gerçi bizzat o adamla aynı ortamda bulunmuşluğumun da verdiği deneyimlilik ile şunu söyleyebilirdim ki, o gerçekten de çekinilmesi gereken biriydi. Dalgalı siyah saçları, bembeyaz teni, ara sıra gülümsediğinde -ki gülümsediğini gören insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez- ortaya çıkan düzgün dişleri, tuvalin üzerinde fırçayı hareket ettirirken oldukça nahif bir görüntü ortaya çıkaran büyük kemikli elleri, kalın ve erkeksi sesi, mükemmel olan fiziği ve kimseye karşı yumuşatmadığı o etkileyici bakışları... Tüm ayrıntıları, ulaşılmaz olduğunu bağırıyordu resmen. Her şeyi mükemmeldi. Okuldaki kızlar onun bir dokunuşuyla bile kendilerinden geçebilecek seviyedeydiler artık. Gerçi erkekler bile ondan fazlasıyla etkileniyorken kimse onun harika olduğunun aksini söyleyemezdi, öyle değil mi?
En sonunda sınıf kapısının önüne gelmiştik. Fakat ikimiz de kapıyı çalacak cesareti bulamamış olacaktık ki, kapının önünde dikilmiş birbirimize korkan bakışlar atmaktan başka bir şey yapamıyorduk.
İşte tam o sırada, önünde durduğumuz kapı yavaşça açılmış ve bizim geriye doğru birkaç adım atarak ardından çıkacak kişiye dikkat kesilmemize neden olmuştu.
Meraklı bakışlarımız kapının ardından yavaşça çıkan Bay Min'i bulmuş ve ikimiz de derin bir nefes almıştık.
İşte şimdi, işimiz bitmişti.
"Burada ne arıyorsunuz siz?"
Sert bakışları ikimizin de üzerinde dolaşıyor ve çattığı kaşları onu daha korkunç bir hâle getiriyordu.
Anın şoku ile ilk başta bir şeyler gevelemiştik ama Bay Min bunu pek takmamış ve bizi susturmuştu.
"Bugünkü bahanenizin ne olduğunu hiç merak etmiyorum, beyler. Başınız belada."
Sert sesi titrememe neden olurken bizi bugün derse almayacağına dair bir şeyler söylüyordu. Hadi ama! Sadece bir kerecik daha bizi kabul etse ne olurdu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the garden of earthly delights√
Fanfiction"en güzel boyalarımı, jimin; senin vücudunda renklendireceğim"