- ilk karşılaşma -
"Şimdi eve git." Hyunjin, Chan'ın söylediğine başını salladı ve dudağının kenarındaki kanı sildi. Onlara bulaşmaya cüret eden birkaç öğrenciyi dövmeyi henüz bitirmişlerdi. Onlar insanları keyfine döven tiplerden değillerdi ama bu çocuklar sinirlerini bozuyordu.
"Ah siktir elim acıyor, bu çocuğun suratı tuğla kadar sert." Felix yerde yatan baygın çocuğa tekme atarken söyleniyordu. Changbin ona gözlerini devirdi. "Mızmız bir orospu olmayı bırak."
"Bize bulaşma cesaretini nereden buldular? Kötü olduğumuzu falan biliyorum ama o kadar da kötü değiliz. Onları tanımıyoruz bile." Seungmin sigarasını yakarken bir yandan da alay ediyordu. Jisung, Seungmin'den sigarayı alıp kendi yaralı dudakları arasına alırken kıkırdadı.
"Ebeveynlerin evde sana bunu mu öğretiyor? Göt deliği." en büyükleri Chan atıldı. Minho Chan'ın yorumuna sırıttı, bakışları en küçükleri Jeongin'e indi. Bakışları Jisung'un ağzından çıkan dumanı inceliyordu. İç çekerek elini gencin omzuna koydu ve sıktı.
"Bunu yapmayı deneme bile. Daha gençsin."
"Ondan sadece bir yaş küçüğüm." konuşmalarını duyan Hyunjin sırıtarak sinirlendiği belli olan gencin saçlarını karıştırdı. "Jisung bir göt deliği, onun gibi olma."
"Hey! Duydum. Ama, hepimiz öyle değil miyiz?" Chan arkadaşlarının sohbetine onaylamaz bir şekilde başını salladı. Ters ters bakması Chan hariç hepsinin gülmesine sebep oldu.
Okulda onlara "stray kids" deniyordu. Sadece kuralları çiğnemeye cesareti olan tek öğrenci onlar olduklarından değil, aynı zamanda onlara bulaşıldığında kemiklerinizi kırabilecek olmalarından dolayı bütün kampüs onlardan korkuyordu.
Onlar gerçekten serseriler, hayatları berbat. Aralarından bazılarının ev diyebilecekleri bir yeri bile yok. Onlar dünyanın acımasızlığıyla baş etmeye çalışan ve hala yaşamak için bir sebep arayan kayıp çocuklar. Bu korkutucu görünüşlerinin arkasında yardım için ağlayan, kurtarılmak için yalvaran çocuklar var. Mutluluk onlar için belirsiz ve hayat boktan ama-
"Şimdi eve gidin ve yaralarınıza pansuman yapın."
Onlar birlikte oldukları sürece dünyanın onlara sunduğu bütün zorlukların üstesinden gelebilirler.
Yollarını ayırdıklarında Hyunjin'in zihni ölen kız kardeşi ile doldu. Onun ölümünden sonra ebeveynleri sürekli kavga etti ve sonunda evliliklerini bitirme kararı aldılar. Hyunjin annesiyle birlikte gitti ama hala yalnız hissediyordu, sanki annesi hiç yokmuş gibi. Fiziksel olarak vardı ama bir annenin çocuğuna vermesi gereken sevgi ve ilgiyi hiçbir zaman veremedi. O kırılmıştı ve onarılamayacak durumdaydı.
Bu, Hyunjin için bencilce bir hareketti. O da kardeşini seviyordu ama kardeşi vefat ettiğinde ebeveynleri sanki var olan tek çocukları vefat etmiş gibi davranıyorlardı. Sanki tek acı çeken onlarmış gibi. Hala bir çocukları var, neden bilmiyormuş gibi davranıyorlar ki? Kafasında bir sürü soru vardı ancak hepsi cevapsız kaldı.
Düşünceleri daha da derinleşemeden yüksek sesli bir ağlama onu durdurdu. Terk edilmiş sokaktan geliyordu. Yolunu karanlık sokağa çevirdi, hiçbir şeyi net göremediği için gözlerini kıstı fakat gözleri yerinden çıkacakmışçasına ağlayan kızın belli belirsiz görüntüsünü ve kızgın bir surat ifadesine sahip adamı seçebildi. Bu onun harekete geçmesi için yeterliydi.
"Harika. Daha az önce bir kavganın içerisindeydim ve şimdi de hiç tanımadığım bir kızın hayatını kurtarıyorum." diye düşündü ancak kimsenin gözü önünde öldürülmesine veya taciz edilmesine katlanamazdı. Vicdanı daima onu avlardı.
Adamın yüzüne güçlü bir yumruk attı ve daha ayağa kalkamadan adamın karnına tekmeler savurmaya başladı, bir süre sonra adam kendinden geçti. Adamın sarhoş olduğu sonucuna vardı ama bu hala masum hayatı mahvetmek için bir sebep değil.
Arkasında burun çekme ve mırıldanmalar duydu. Hyunjin gözlerini yerde çömelmiş, kulaklarını kapatan kıza çevirdi. Kıza doğru yürürken dudaklarının arasından bir iç çekiş kaçtı. Elini kıza uzattı ve hala gözlerinden yaşlar süzülen kız ona şaşkınca baktı.
"Telefonuna ihtiyacım var, benimki yanımda değil."
"Ben-"
"Sadece ver." başını salladı ve üniformasının cebinden telefonunu çıkarıp titreyen elleriyle ona uzattı. Hyunjin çabucak polisin numarasını tuşladı ve bu dağınıklığı toplamaları için onlara bulundukları adresi verdi.
"Polis neredeyse 15 dakikaya burada olur." Telefonunu geri verdi. Kız titreyen bacaklarıyla ayağa kalktı ve gözyaşlarını sildi. Hyunjin ona garip bir şekilde bakıyordu. Neden gecenin bu saatinde dışarıdaydı?
"Teşekkür ederim." zar zor duyulacak bir sesle kekelemişti ama Hyunjin bunu duydu.
"Sorun değil. Bir dahakine direkt evine git." taktığı isim kartına göz gezdirdi ve sonra tekrardan kıza baktı.
"Kızlar gece geç saatlerde dışarıda olmamalı Bang Minseo. Bela en parlak günde bile gelebiliyorken, karanlıkta daha neler olur kim bilir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cry | hwang hyunjin [ çeviri ]
Fanfiction"neden seni her defasında ağlarken yakalıyorum?" - by syubean