Ö-2

290 19 4
                                    

ÖKÜZ ♠ 2. BÖLÜM

Bugünlerde kendimi Ajdar Anık gibi hissediyorum



Hayatta bazı anlar vardır, bilirsiniz. Rüyanızda gördüğünüz VS mankeni gibi kızı, Harun Abi'nin dükkanında iki tavuk dürüm yanında büyük boy ayran beklerken görürsünüz, otobüste yer verdiğiniz yaşlı amca bir bakmışsınız Esra Erol'da kolbastı oynuyor, okulun cillop kızı 18'inde hacı sakallı Abdulrezzak dedeye kaçıyor. Şuan da o durumdaydık anlaşılacağı üzere. Alpay'a döndüm, gözgöze geldiğimizde yüz ifadelerimizle anlaşmaya başlamıştık bile. 'Bunlar nereden çıktı lan?!' dedi Alpay göz  ucuyla Yonca'nın kedi gibi yakalarından tuttuğu Tilbe&Bilge ikilisini göstererek. 'Sürpriz yumurtadan amına koyim, ne bileyim ben oradan FBI gibi mi gözüküyorum?'

'Şansa bak be, bari sarışın olanı ellemese. O güzel, ama kumral olanı dövebilir.' Gözlerimi devirdim, sırf kızla kavga etti diye kızın dayak yemesini istiyordu. Manyağa bak! Aytekin ise hayretler içinde izliyordu olayı.

"Sen benim omzuma dokunup nasıl 'Pardon, 11-E eşit ağırlık nerede?' diye sorarsın lan? Sırf fiyakalı girişimi bozmak için gönderildin değil mi? Hande mi yolladı seni, neredesin kız kaşar!" Pelinsu'nun cırtlak sesi koridorda yankılanınca herkes kulaklarını tıkadı. O sırada ise kumral olan —Bilge'ydi sanırım- öne çıktı ve elini beline yerleştirdi. Pelinsu da on saniye içinde kavga topuzunu yaptı ve bizim eller heyecanla havaya kalktı. Mahalle karısı kavgası, en sevdiğim!

"Bana bak Allah'ın yerden bitme teşkocanı, yol al da ayağımla ezip yol ile bütünleştirmeyeyim seni. Arkam var deyip de korkutamazsın ayrıca, o arkanı da seni de lime lime ederim. Saçma sapan muhabbetlerden kavga çıkarmaya bayılıyorsun sanırım, bu atarın bana sökmez. Varsa atarın, giderini biz buluruz. Hadi eyvallah." Elini kaldırdı ve Pelinsu ağzını açamadan bizim sınıfa geçti Tilbe ile. Biz ise ağzımız açık birbirimize bakıyorduk.

Bu sene aşırı eğlenceli olacaktı lan!

**

"Olum vallaha çok esaslı kız, adamın dibi. Pelinsu'ya soktuğu lafları Sincan'lı sevdiceği bile çıkaramaz, benden söylemesi." Alpay elindeki kokoreçten hırsla bir ısırık daha aldı. Onu nasıl içeri sokmuştu lan?

"Başına ilk günden bela aldı, tehlikeli değil mi be?" Aytekin elinde telefonuyla bir selfie çekiliyor, bir de göz ucuyla bahçeyi tarıyordu, bir yandan da laf yetiştiriyordu bize. Benim ise aklım hala bugünkü olaydaydı. Ne saçma şeylerdi onlar be öyle? Tamam, Pelinsu'ya hepimiz bayılmıyorduk ama ilk günden kekocanları başına bela almak da amelelikti. Mal kız sen kime şov yapıyorsun ki? Ama güzel laf soktu, Allah var yani.

"Valla onu bunu bilmem Ayto, eğlence çıktı bize. Biz bir de aynı sınıftayız, nasıl denk geldiysek artık." Kıs kıs gülen Alpay'la beşlik çaktık, hakkımızdı. Aytekin ise ters ters baktı. "Şanslı ibneler."

Zil çaldıktan sonra sınıflara dağıldık, Alpay yanıma otururken Tilbe ve Bilge öğretmenler masasının önünde durmuş, etrafa bakınıyordu. Sınıf 34 kişilik olunca, boş yer de olmuyordu haliyle. Göz ucuyla Alpay'a baktım, telefonda biriyle mesajlaşıyordu.'Bana ne amınakoyim, bana mı geldiler. İsterlerse gidip Sincanlı kekonun yamacına otursunlar' dedim ve omuz silktim.

"Gökçe?"

"Ne var lan?"

"Ben öküz müyüm?" Gözlerimi kıstım ve 'ne diyosun mal mısın?' bakışı attım. Alpay ise telefonu bana uzattı. Konuşma, eski sevgilisi Burcu ileydi, kızın adını da Movik yapmış. "Movik ne alaka lan?"

"Konuşmaları oku Gökçem."

Burcu: Beni hiç özlemedin mi Alpay?

Alpay: Yoo, niye özleyeyim? Memen küçüktü.

Burcu: Öküz! Ama hala seni seviyorum.

Alpay: Meme diyorum, küçük diyorum ben de.

Burcu: Ayrılmamızdan sonra hiçbir şey demedin, şimdi de demiyorsun.

Alpay: Ne diyeyim kızım? Mahmut mu?

Burcu: Ne bileyim, bir şey de işte. Hiç mi diyecek bir şeyin yok?

Alpay: Harbi diyeyim mi? Cidden istiyor musun bunu?

Burcu: Tabii ki! Aptal şey.

Alpay: Bak diyorum ha.

Burcu: Deee.

Alpay: Alekta movik movik.

Telefonu kahkaha atarak verdiğimde, Alpay yüzünü buruşturdu. "Olum bu ne lan! Hahahah! Kıza resmen alekta movik movik demişsin!"

"Ne yapayım abicim, sonra engel attı zaten yıkıldım."

"Bence o üç abisine söylemediğine dua et, seni taramalı ile delik deşik edip Madagaskar sularında ölüme terk ederler. Biz de helvanı yemeye geliriz artık." Kafama geçirdiği şaplaktan sonra, sınıfa edebiyatçımız fosforlu Ersin geldi. Adam tam bir kekoydu, bir ara fosforlu ayakkabı giyip okula geliyordu. Zaten keşin de tekiydi, eli ayağı titriyordu adamın bir teneffüs sigara içmeyince. Bir iki defa Sincanlı ile beraber bekçi kulübesi önünde tüttürdüklerini görmüştüm.

"Günaydın, oturun bakayım." Bilge ve Tilbe hocanın yanına gidip bir şeyler söylemeye başlarken, ben de tip tip onlara bakan Pelinsu'ya seslendim. "Kız teşko!"

"Ne var Gökçe?"

"Sizin mevzu ne oldu, dövecek misiniz?" Pelinsu'nun yüzünde kaşarımsı bir sırıtış belirdi ve sıra arkadaşı Yonca'ya göz kırptı. "Sırası gelince bebişim. Ay sevdiceğim arıyor!" Telefonu bir hızla açıp cırtlak sesiyle konuşmaya başladı, diyeceksiniz şimdi sınıfta hoca var ne bu rahatlık. Edebiyatçı pek ses çıkarmıyordu bizlere, biz de bu rahatlığının bokunu çıkarmadan duramıyorduk tabii. Adam beş dakika kızıyor, kızdıktan sonra özür diliyordu, öyle bir adamdı.

"Yemin ederim, bugünlerde kendimi Ajdar Anık gibi hissediyorum. Sıranın üstüne çıkıp çikita muz dansı yapacağım. Bir günde bu kadar şey mi olur arkadaş!"

"662 Asrın Gökçe! Gel bakayım buraya!"

"Seninki çağırıyor." Alpay kıkırdayıp beni ittirdi, ben de oflayarak Ersin'in yanına gittim. "Buyurun hocam?"

"Seni tanıyormuş bu kızlar, bak bundan sonra senin himayen altındalar."

"NE?!" Pelinsu cırtlak sesiyle zıpladığında içimden bir 'sıçtın sıvadın gülüm şuan da üstüne tüy dikiyorsun' dedim. "Gökçe, tanıyor muydun sen bu kızları?! Sıçtım lan ağzına!"

Bir siktir çektim derinden, hem de çok derinden. Cenabetlik bile bu durumun yanında hafif kalırdı artık. İyice Ajdar Anık olmuştum, şahdamarımdan vurulmuştum.

"Çikita muz muz muz!"

ÖKÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin