jeno bilmem kaçıncı sevgilisi tarafından terk edilmişti. yine sokaklarda tek başına karanlığa, yalnızlığına aldırmadan yürüyor, ağlıyordu. jeno insanlar içinde ağlamayı ve onların kendinin haykırışlarını duymasını sevmezdi, umursamaz olamazdı o.
bu nedenle geceleri insanların olmadığı sokaklarda etrafa dökerdi içindeki şeytanların haykırışlarını. evinde oturup yaşayabilirdi bunları belki ama jeno duvarların arkasından duyulmaktan bile korkardı.yıllar öncesine kadar böyle değildi jeno. liseden arkadaşlarıyla iyi bir üniversite tutturduktan sonra birlikte yaşamaya karar vermişlerdi. jeno'ya o zamanlar sorsanız hayatının en mutlu anıydı onun için. ama şimdi o mutlu anların hepsinde acı bir hüzün tadı vardı.
artık en yakın arkadaşlarıyla olan anılarıyla dolu olan evde yalnız yaşıyordu. zaten ailesiyle hiçbir zaman anlaşamamıştı. başka şehire gitmesi de çok sevgili ailesi için güzel bir şeydi. ama dediğim gibi arkadaşları vardı onun bir zamanlar, aile sevgisine ihtiyacı yoktu. şimdi yapayalnızdı da yine de ihtiyacı yoktu öyle insanların ilgisine.
sahi, şu en yakın arkadaşlarına ne olmuştu; niye yapayalnızdı jeno?
depresyon yıllarıydı jeno'nun. ya da sadece bir çöküş süreciydi. ilk kez deneyimliyordu böyle bir şeyi. bu hisler, düşünceler... hepsi yeniydi onun için. çok şey öğreneceği bir dönemdi ama tabii o bunu, o dönemi atlattıktan sonra anlayacaktı.
kendinde değildi fazla. hiçbir şeye odaklanamaz, genel olarak da gün içerisinde hiçbir şey yapmaz olmuştu. kendisi bu hâldeyken arkadaşlarını aksatmaya başladı doğal olarak. jeno'nun hayatında en çok değer verdiği, sevdiği, güvendiği insanlar başlangıçta jeno için endişelenseler de birkaç gün içerisinde jeno'nun bu davranışlarından sıkılıp ona artık eskisi gibi olmadığını, eskisi gibi olamayacaklarını, değiştiğini söylemiştiler.
işte jeno o gün anladı başından beri kimsesi olmadığını ve aynı zamanda kendisinin birilerine ihtiyacı olduğunu. ama etrafına baktığında kimseyi göremiyordu jeno. kimsenin sevgisini hissetmiyordu. içinde güven duygusu kalmamıştı, sahi bundan sonra kime güvenebilirdi ki?
...
yine ağlıyordu aslında o kadar sevmediği birilerinin arkasından. artık ağladığı kişiler çok sevip de ağladığı türden değil hiç onların sevgilerini hissetmediği için ağladığı türdendi. sevilmeyi özlemişti jeno. insanoğlu sevilmeden, ilgi görmeden, gülümsemeden bir gün yaşayamazdı. ona yaşamak denmezdi ancak jeno yıllardır bu hâldeydi; yaşayamıyor, ölemiyor, doğru düzgün üzülemiyordu bile.
üzülmenin de bir tadı, hazzı vardır; estetik bir hüzün ve burukça bir gülümseme...
hayır dostlarım jeno böyle değildi. jeno her gün üzgündü artık. hani şöyle olur ya hayatınız boyunca mutlusunuzdur, üzüldüğünüz anlar olur arada atlatırsınız onları da falan. sonra bir şeyler değişir hayatınızda bir çöküş dönemine girersiniz. bence o tabloya verilecek en güzel isim "çırpınış"tır.
insanların büyümesi süreklidir, elbet bir yerde durur ama durması gereken yere kadar sürekli büyür. gelişme ise fonksiyoneldir, bir şeyler öğrenmeniz, yapabilecekleriniz değişmesine verilen addır. insanoğlu en büyük gelişimini çırpınış döneminde yaşar. çırpınışlarını ne kadar başarılı yaparlarsa o kadar da güzel uçabilirlerdi.
jeno çırpınışlarının sonucunda başarılı uçma yetisi değil kırık kanatlar elde etmişti. günlerini mutlu geçiren jeno diğer mutlu insanlar gibi hüznün hazzını almıyordu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what do you want? || norenmin
Fanfictionadının haechan olduğunu söyleyen genç adam, ona sadece bir tane seçmesini önermişti ama kalbi ona iki tane seçtirecekti. //norenmin fanfiction// ilk kez wattpad ortamında bir şey yazıyorum şimdiden olası hatalarım için özür dilerim<3