Sang:
"Hatırlıyor musun" diye sorabilseydim keşke ama biliyorum cevabını.
Hatırlamıyorsun.
Ben hatırlıyorum, hepsini, her şeyi.
Sana mesaj attığım ilk günü mesela:2 yıl sonra, tüm cesaretimi toplayıp yazmıştım sana.
2 yıl boyunca birden fazla hesaptan nerdeyse tüm arkadaşlarınla arkadaş olarak her hesabımdan seni takip ederek geçirdiğim iki yıl sonunda sana yazmaya karar verdim ve bir anlık cesaretle yazdım sana.
Ve sen ne yaptın?
Bakmadın bile mesajıma. 4 ay bekledim bakmanı, 4 ay boyunca her gün bildirimlerimi kontrol ettim, ara ara mesajlar yazdım yine ama senden gelen tek bildirim gönderi veya canlı yayın bildirimleriydi. Ne kadar da acımasızmışsın Seonghwa. Ne kadar da aptalmışım.Ben hâlâ aptalım, sen de hâlâ acımasızsın.
Biz hâlâ aynı yerdeyiz, yine bakmıyorsun mesajlarıma.4 ay sonunda nasıl fark etmişsen bir hikayene verdiğim yanıta geri döndün.
Kötü hissettiğin o anda, yanında olan tek kişinin ben olduğumu söyledin konuştukça.Ne kadar da "güzel" hissettim sana anlatamam Hwa. Sanki dünyadaki herkesi kurtarmışım gibi hissettim. Belki klişe gelecek ama ben o gün, gerçekten de dünyamdaki herkesi kurtardım. Dünyamdaki tek insandın sen, tek çiçektin, tek güneştin, tek aydın, tektin.
Ben bile yoktum kendi dünyamda sadece sen vardın, bir tek sen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sweet lies☆seongsang
FanfictionDünyamdaki tek insandın sen, tek çiçektin, tek güneştin, tek aydın, tektin.