Odanın kapısı yavaşça açılırken geriye doğru sendeledim. Çığlık atıp dikkat çekmek istemiyordum. Odanın köşesine çektim kendimi ve duvarın köşesine çöktüm. Titriyordum, deli gibi titriyordum.
Üşüdüğüm için değil, deli gibi korktuğum için.
Gelen çığlık sesi ile ellerimi kulağıma bastırdım. Duymak istemiyordum, duymazsam beni etkilemez diye düşünüyordum.
Çığlığın sesi yükselirken avuç içimi daha çok bastırdım kulaklarıma. Gözlerimden yaşların aktığını hissediyordum.
Çığlık sesini bastıran ayak sesleri, ağlamamı şiddetlendirmişti. Biri beni buradan kurtarsın istiyordum, sessizce bekliyordum sadece. Kapı açılıp duvara doğru çarparken yerimde sıçradım, gözlerimi sıkı sıkı kapattım.
Bir anda sarsıldım, deprem oluyor gibiydi.
"Furkan!"
Ve yataktan sıçrayarak kalktım.
Gözlerim beyaz pamuklu çarşafın üzerindeydi, ellerim hemen bacaklarımın yanında, kambur duruyordum. Nefes nefeseydim, ki bu ilk kâbusum değildi. Uzun zamandır aynı kâbusu görmediğim için beni bu kadar derinden sarsmıştı.
"Furkan, yüzüme bak." Emir'in insanım içini rahatlatan güzel sesini duyduğumda başımı kaldırdım. Yere çökmüş, en az benim kadar korkmuştu. Endişeyle elini elimin üzerine koydu.
"İyi misin? Kâbus mu gördün? Bekle, su getireceğim. Sefa, su getir! Kalk, üzerini değiştirelim. Kalkamıyor musun? Bekle, seni -"
"Emir, sakin ol. Kâbus gördüm sadece." Nefes alış verişlerim düzelirken bacaklarımı yatağın kenarından sarkıttım. Sadece bir kâbus görmüştüm, gerçek değildi ve Emir yanımdaydı. Emir yanımdayken bana hiçbir şey olmazdı.
"Zıkkımın kökü, Emir! Uşağın mı var karşında, şu getir diye bağırıyorsun bana?" Sefa elindeki suyu Emir'e uzatırken Emir göz devirdi. Sefa Emir'in cevap vermeyeceğini anlayınca odadan çıktı.
"Al, iç şunu." Suyu elime verdi ve uzun süredir tuttuğu elimi bıraktı. Elimdeki sıcaklık uzaklaşırken bardağı kafama diktim ve tek dikişte bitirip komodinin üzerine koydum. Derin bir nefes aldım ve Emir'e diktim gözlerimi.
Elinde kuru bir bez ve siyah bir tişört ile önüme gelip çöktü ve bez ile alnımı, yanaklarımı ve boynumu sildi hafifçe. Emir ne kadar dışarıdan kütük gibi gözükse de aslında yufka yürekli ve çok saftı.
Ve arkadaşlarına karşı çok evhamlı ve endişeli oluyordu.
Ben de arkadaşı olduğum için, bu kadar endişelenmesi normaldi.
Bezi yan tarafa koyup, tişörtümün eteğinden tuttu ve yukarı çekti. Ellerimi bileklerine koydum.
"Ne yapıyorsun?"
"Tişörtünü değiştiriyorum."
"Ben yapabilirim."
"Titriyorsun, Furkan." Ellerime baktım. Gerçekten titriyordum.
"Bir duşa gir ilk önce. Sonra kahvaltıya gel. Eğer bir şey olursa bana seslen, tamam mı?"
Gülümsedim. Anaç tavırları hoşuma gidiyordu. "Tamam."
Tişörtümün eteğini bıraktı ve ellerimi tuttu hafifçe. Ellerinden destek alıp ayağa kalktım. Yürümekte gerçekten zorlanıyordum, daha önce gördüğüm hiçbir kâbus beni bu kadar etkilememişti.
Adımlarım düzelince elimi banyonun kapısının koluna koydum ve yavaşça indirdim.
"Furkan."
İsmimi söyleyen Emir'e döndüm. "Efendim?"
Bir anda kollarımdan tutup kendine çekti ve kollarını omzuma doladı. "Ben... seni öyle görünce çok korktum."
Kollarımı beline doladım ve gülümsedim. "Korkmana gerek yok. Sadece bir kâbus gördüm, o kadar."
Cevap vermedi, sadece daha sıkı sarıldı bana. Ayrılınca gülümsedi ve güven verircesine iki omzumu birden sıktı.
"Yanındayım."
"Biliyorum." Bir süre göz göze kaldık öylece. Ellerini çekti gözlerini gergince kaçırdı ve odadan çıktı. Bir süre neden öyle davrandığını anlamak için bekledim fakat vaktimin daraldığını görünce banyoya girdim.
×××
"Barbo, az yana kay."
"Yer yok oğlum, kayamam hiçbir yere!"
"Ben görüyorum, Uğur'a yaklaş biraz."
"Ben rahat oturmak istiyorum belki?"
"Bana ne oğlum? Furkan gelecek."
"Furkan ufak tefek bir şey zaten, sığar buraya."
"Rahat otursun istiyorum."
Barbaros ofladı ve Oğur'a doğru kaydırdı sandalyesini. Gülerek Emir'in yanına ilerledim ve sofraya göz gezdirdim. Emir beni görünce gülümsedi ve gözüyle sofrayı gösterdi.
"Ben yaptım."
"Ellerine sağlık."
"Otur." Çektiği sandalyeye oturdum.
Emir elini saçlarımda gezdirdi. "Aferin, kurulamışsın."
Göz devirdim ve çayımdan bir yudum aldım. Birinin bakışlarını üzerimde hissediyordum, gözlerimi masada gezdirince bu kişinin Uğur olduğunu gördüm. Alayla gülümsüyordu. "Ne var?" dercesine elimi salladım.
Boş ver dedi dudaklarını kıpırdatarak.
Bu çocukta bir iş vardı ve ben bunu çözmesini bilirdim.
×××
Aklında olmayan bölümü bir anda yazmak 🤝 ben
Oy verip yorum yaparsanız çok mutlu olurum 🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just friends (emfur)
Non-FictionÖyleydi tabii, sonuçta savaşların bile asıl sebebi sevgiydi. İçimdeki savaşların da asıl sebebi benim sevgimdi, Emir Elidemir'di. ✨✨✨ eşcinsel içerikli hikayedir, rahatsız oluyorsanız sorunu kendinizde arayın.