İsmin dilimde dua, isimsizken senin dünyanda.

500 50 103
                                    

Merhabalar! İlk defa bir one shot yazıyorum. Oldukça acemiyim. Yazarken biraz saçmaladım mı diye tereddütte düştüğüm ama keyif aldığım bir kurgu oldu. Etrafımızdaki insanlara, yaşanan olaylara dikkat etmeli, bir gün her şeyin çok geç olacağının bilinci ile ardımızda pişmanlıklar bırakmadan, keşkeler yamalamadan yaşamalıyız. Yapılan bir şeyin pişmanlığını atlatmak, yapılamadan avuçlarımızdan kayan pişmanlıkları atlatmaktan her zaman daha kolay olmuştur. Yaşadığımız sadece bir hayatımız var, keşkelerin dozu ise bizim elimizde. Yapılan her şey tecrübe katar, yapılamayan ise eksiklik.

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.





Pekin Üniversitesinde, aralık ayının getirdiği kasvetten daha ağır bir hava çökmüştü. Bir haftadır tamamen sessizliğin hakim olduğu koridorlarda öğrenciler fısıldayarak konuşuyor, duvarlara okulun rektörlüğü tarafından asılan yalnız değilsiniz posterlerinin yanından düzinelerce kişi geçip gidiyordu. Öğrenci dolaplarının olduğu yerde ise, bir haftadır her gün herkes ellerinde bir demet karanfil ile kimsesiz kalmış dolabın önünde duruyor, asılan fotoğrafa sessizce birkaç saniye bakmanın ardından gidiyordu.

Güzel Sanatlar Fakültesinden Wang Yibo, henüz yirmi ikisinde iken bir hafta önce hayata gözlerini yummuştu.

Kanamadan hayatını kaybettiğine dair bir iddia dillerde dolansa dahi gerçeği kimse bilmiyordu. Olay duyulduğu ilk andan itibaren oldukça ses getirmişti. Sevilen, neredeyse herkes tarafından tanınan başarılı bir öğrenci olduğu söyleniyordu. Dolabının önüne bırakılan çiçeklerin ve mektupların haddi hesabı yoktu, fakat gelenleri karşılayan tek şey bir fotoğraf karesinden başka hiçbir şey olmuyordu.

Xiao Zhan bahsedilen bu oğlanı ne isim olarak, ne de sima olarak biliyordu. Aynı okulda olmalarına rağmen karşılaştıklarını dahi hatırlayamıyordu. Genç yaşta ölmesine diğer herkes gibi üzülürken, bir anda Wang Yibo'nun en yakın arkadaşlarından olan Zhang Yixing'inbir haftanın sonunda karşısına bir mektupla çıkmasını beklemiyordu. Üstelik eline tutuşturduğu mektubun ölen çocuktan ona yazıldığını söylemesini hiç beklemiyordu. Yakın olmadığı biri neden ona mektup yazardı ki?

Evine dönmeden önce, Wang Yibo'nun dolabının önüne geçip asılmış fotoğrafı uzun uzadıya seyretmişti. Işıl ışıl bir gülümseme ile kadraja bakan kişi, sima olarak kendisine oldukça uzaktı. Hayatı seven ve doyasıya yaşayan bir tip olduğunu sadece bir fotoğraf karesinden dahi anlayabildiği bu kişinin neden öldüğünü bilmiyordu. Onu nereden tanıdığını da bilmiyordu. Bu yüzden elindeki bir demet karanfili akşamında görevlilerin topladığını bilse bile, dolabın bir köşesine bırakıp mektubunu okumak için eve gitmişti.

Bir ölüden alınan mektup kanının donmasını sağlıyordu. Yabancı bir ölüden aldığı mektup ise sadece meraktan yüreğini durduracak konuma getiriyordu. Bu yüzden eve geçer geçmez ilk işi üstünü değiştirip, kendisine bir kahve hazırlamak olmuştu. Dışarıda kar yağıyordu, yeni yılın coşkusu sokaklara taşmış, soğuğa rağmen insanlar kutlama yapmaya başlamıştı. Xiao Zhan pencere kenarında olan koltuğuna yerleşip, kahve kupasını pencere kenarına bıraktı ve sehpanın üzerinde duran mektuba uzandı.

Onu neyin karşılayacağını bilmiyordu, bu nedenle açıkçası biraz korkuyordu. Lakin merakı, korkusundan daha da ağırdı. Bu da mektubu açıp ilk satırı okumasında ki yegane etken olmuştu.

"Sevgili Xiao Zhan, eğer bu mektup eline geçmişse bil ki; ömrünün sonunda kadar seni seven bir adamın satırlarını okuyor olacaksın.

Ve bil ki, bu satılar sana ömrünün sonuna kadar seni seven bu isimsiz adamın, nasıl avuçlarında parçalandığını anlatacaktır.

KIRIKLAR PRENSİ | YİZHAN (one shot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin