İkinci Bölüm

606 52 16
                                    

Saçlarımı bugün belki yüzüncü defa elimle tararken "Çalış, Louis. Haydi, topla kendini," diye kendi kendime sessizce geveledim. Ona ait düşünceler gölge gibi aklıma süzülürken, önümdeki sözleşmelere odaklanmakta zorlanıyordum. Dokuz yıl sonra unutmuş olmam gerekirdi. Ama biliyordum ki asla unutamayacaktım.

Harry.

Bir parçam ondan nefret ediyor ve bu parça hâlâ onun izini bulup nasıl da kalbimi söküp attığını söylemek istiyordu suratına. Yine de onu nasıl suçlayabilirdim ki? Ne yaptığımı biliyordum. Ancak o zamanlar bunu beraber atlatacağımıza inanıyordum.

İçimi çekip yüzümü avuç içimle ezerek kendimi uyandırmaya çalıştım ki teklifi bir kez daha okuyayım. Uyumak yerine kahve tüketmekten tamamen harap hâldeydim.

Beş ay önce Şikago'ya geldiğimden beri, yeni tıbbi tesisimiz için sayısız müteahhit teklifi incelemiş ve az niteliklilerle aşırı fiyatlı olanları elemiştim. Artık tüm Şikago'da işinin erbabı bir tane bile müteahhit bulamayacağımı düşünürken nihayet umut verici bir teklif elime ulaşmıştı. Proje müdürleri ile daha bu sabah konuşmuştum ve şimdi de CEO'larından telefon bekliyordum.

Harry beni terk ettikten sonra kendimi derslerime vermiş ve lisans okulu, tıbbiye ve nihayetinde ihtisas yıllarında kaybolmuştum. Her ne kadar bunu asla başaramayacağımı düşündüğüm bir dönem olduysa da sonuçta fazlasıyla iyi bir doktor olmuştum.

Babam New York City'deki rotasyonumu bitirdikten sonra Doncaster'a dönüp onun muayenehanesinde çalışmam konusunda ısrar etmişti. Ve ikinci kez sormasına gerek kalmamıştı.

Babam, Mark Tomlinson, kendini göğüs kanserini araştırmaya ve tedavi etmeye adamış parlak bir cerrah ve araştırmacıydı. Doncaster'a geri döndüğümde bunun sadece geçici bir dönem için olduğunu biliyordum. Babam tarafından yönetilen yeni bir muayenehane Şikago'da çoktan iş yapmaya başlamıştı. Doğrusu nereye yerleşeceğimiz umurumda bile değildi; o orada olmayacaktı, dolayısıyla benim için fark etmezdi.

Binayı iyice yoluna koymadan hasta kabul etmeye başlayamayacaktım, o yüzden bu işi vadesinden önce bitirmek istiyorsam hafta sonuna kadar müteahhitle karar kılmam gerekiyordu.

"Hey. Louis?" Kumral saçları hafiften beyazlamış olan babam kapıda göründü. Yaşına dair ipucu veren tek parçası oydu. Elli altı yaşında bile ince ve kaslı bir vücuda sahipti ve bu yapı benim ondan miras aldığım tek özellikti. Mavi gözlü ve açık kahverengi saçlı annem Johannah'ya daha çok çekmiştim.

"Efendim, baba. Ne oldu?" Ona bakarken kahvemden bir yudum daha aldım.

"Lottie bu hafta sonu şehre geliyor ve cuma günü akşam yemeği yiyeceğiz. Katılabilir misin?"

"Lottie mi? Tabii, orada olurum. Şehirde ne kadar kalacak?"

Bir pazarlama şirketinin teklifini kabul ettikten sonra kardeşim Los Angeles'a taşınmıştı ve son üç senedir orada yaşıyordu. Ailenin geri kalanı burada Şikago'da yaşarken onun bu kadar uzakta olması hiç hoşuma gitmiyordu.

Aileme her zaman yakın olmuştum. En zor yıllarımda sarsılmaz bir sevgi ve destekle, hep yanı başımda olmuşlardı. Herşeyimi onlara borçluydum.

"Hafta boyunca burada olacak. Annenin içi içine sığmıyor."

Babamın gözleri ışıldadı. İnsan otuz yıl biriyle olduktan sonra artık sıkılır sanırdınız. Ama babam öyle değildi. Onun ve annemin birbirlerini bugün de evlendikleri gün kadar sevdikleri aşikârdı.

Bir zamanlar Harry ile benim de böyle bir sevgiyi paylaştığımıza inanıyordum.

Başıyla masayı işaret etti.

TUTKUN (Larry Stylinson Version)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin