Uyandığımda pijama üstünün 4 düşmesinden ikisinin açılmış olduğunu gördüm. Ama umursamadım. Yanıma döndüğümde üstü çıplak yatan bir Burak gördüm. Ve ona sarılmış bir Melis. Hafifçe kalktım ve Burak'ın yanağına küçük bir öpücük kondurdum uyandırmak için. Gözlerini açtı.
'Günaydın prensesim!' diyerek yanındaki boş yeri gösterdi. Gösterdiği yere yattım ve ona tekrar sarıldım.
'Ee prenses, bugünkü planımız ne?'
'Açıkçası tüm haftayı en sevdiğim arkadaşımla geçirmek dışında başka planım yok.' dedim gülümseyerek. Eğilip yanağıma uzun bir öpücük kondurdu.
'O zaman şanslıyım.'
'Nasıl yani?'
'Prensesimi başka prens kapmamış.'
'Beni kim kapacak ki?!'
'Hadi ama Melis! Kaan'dan hoşlandığını biliyorum.'
Anında kızardım. Kaan okulun en yakışıklı ve akıllı 2. öğrencisiydi. 2. diyorum çünkü 1. si benim Burak'ım.
'Hafi kızarma kızarma. Hem kardeşler arasında gizli olmaz.' dedi ve saçımı öptü.
'Kalkalım mı artık Burak.'
'Hadi.'
'Ben kahvaltıyı hazırlarken sen üzerine bir şeyler giy.' bunları yataktan kalkarken söylüyordum. Tabii kocaman göğüslerin her hareketinde sallanıyor.
'Sen de önünü kapatmayı düşünebilirsin' dedi göğüslerime gözlerimi dikmiş bir şekilde. Patatesleri soyarken burak geldi.
'Hadi hazırlan gidiyoruz.'
'Nereye?'
'En sevdiğin kafede yer ayırttım.'
'Burak yaa!'
'Bu hafta senin ve benim haftam.'
'Tamam hemen giyinip geliyorum.' Odama gittim. Üstüme Burak'tan bir hediye olan kısa beyaz üstümü ve dizimden 1-2 santim yüksekte biten çiçekli eteğimi giydim. Belime kadar gelen uzun kumral saçlarımı açık bırakıp odamdan çıktım. Yanlış anlamayın arkadaşlar kendimi beğendirmeye çalışmıyorum. Sadece birazcık!
Giyinip kapıda beni bekleyen Burak'a doğru koştum.
'Prenses bizi unutmamış.'
'Hep aklımdasın...' diyerek gülümsedim.
'Hadi prensim hadi.'
Hemen evden çıkıp Burak'ın aşırı lüks devasa arabasına bindik. Cafeye geldiğimizde bizim için ayrılan masaya oturduk. Rezerve olduğunu belirten kağıtta 'Prince & Princess' yazıyordu.
'Burak?'
'Evet?'
'Bu ne?' Dedim elime aldığım rezerve kağıdını göstererek.
'Rezerve kağıdı.'
'Aa gerçekten mi!' dedim alaylı bir sesle.
'Anlamadım Melis ne demek istiyorsun?'
'Neden prens ve prenses yazıyor onu soruyorum süper zeka!'
'Ben senin prensinim, sen de benim prensesimsin.' Cevabına dişlerimi göstererek gülümsedim.
'Oturmayacak mısın?'
'Oturdum.' Menümüz geldiğinde Burak'a bir sürpriz yapmak istedim. Hemen elimle garonu çağırdım.
'Buyrun Prenses Hanım.' Bu cümle karşısında yan gözle Burak'a bakıp gülümsedim.
'Beyefendi peynirli omlet ve patates kızartması istiyor...' duraksadım ve tepkisini görmek için prensime döndüm. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Gökyüzü mavisi gözleri bile gülüyordu.
'...ben de bir tost ve iki portakal suyu.'
'Hemen geliyor prens ve prenses.'
'Bugün yapamadığımı onlar yapsın dedim.'
'Annemden iyi tanıyorsun beni Melis.'
'Hayır! Efsu teyzemin hakkını yiyemem.'
'Ben de seni adım gibi eminim Seçil teyzemden daha iyi tanıyorum!'
'Yaa demek öyle! En sevdiğim renk?' Saniyeler içinde cevap verdi.
'Beyaz!' Dedi üzerimi işaret ederek.
'Gözlerimin rengi?' Dedim gözlerimi kapatarak.
'Şimdiye kadar gördüğüm en güzel yeşil...' gözlerimi açtım...Gözlerine baktım. Tanrım onu çok seviyorum! Kısa süreli bakışmamız garsonun gelmesiyle sona erdi.
'Buyrun prenses hanım...buyrun prens bey. Afiyet olsun.'
'Burak bari bunu yapmasaydın.'
'Her şey prensesim için...'
'Teşekkür ederim Prens Burak Işılsoy.'
'Ne demek Prenses Melis Özkan.'
Gülümsedim.
'Hadi bakalım sıradaki yeri beğenecek misin acaba? '
'Sıradaki yer mi? '
'Evet sıradaki "yerler"'
Şaşırmış bir şekilde yüzüne bakarken;
'Hahaha! O kadar şaşırman biraz komik. Neyse hadi kalk. '
Dediğiniz yaptım. Arabanın yanına geldiğimizde Burak yönünü başka bir yere çevirdi.
'Nereye?'
'Motorsiklete'
'Ne?!'
'Hadi hadi korkma.'
'Aah Burak!' Bunu dedikten sonra öyle bir bakışı vardı ki! Gözleri bana seni çok seviyorum diyordu. Bende gözlerime o bakışı yerleştirdim. Ve sonra... İnanamıyorum hala yaa! Onu öptüm! O da bana karşılık verdi. Sonra beni yere çekti ve yere oturduk. Öylece ortada durup öpüştük...