JUNG
<Yıl 1605>
Asil şehrin asil sakinlerinden olan Jung Hoseok, yine güne gözlerini hafif esen esinti sebebiyle açmıştı.
Üzerine örtülü yumuşak ince örtüyü kaldırıp bacaklarını yatağından sarkıttı. Ayağı kalkıp esen hafif rüzgar nedeniyle yerinde salınan ince tül perdeyi çekti. İçeri giren ferah koku sayesinde aynı dalı penceresinin önüne sarkan kiraz ağacının meyveleri gibi olan dudaklarını kıvırdı.
Arkasını dönüp odasında ki banyoya adımladı. Yüzünü yıkayıp, kuruttu ve sabahlığını üzerine alıp odasından çıktı. Aşağıdan gelen tatlı telaşın sesleri içini huzura kavuşturmuştu.Burayı seviyordu, çünkü bir aile gibi oldukları evin yardımcıları, babası, arkadaşları, yaşadığı bu güzel şehir ona huzur veriyordu.Mutfağa indiğinde gelen güzel yemek kokularını çekti içine bu sefer.
"Günaydın Matmazeller, yine sadece yemek kokularıyla acıktım!"
Hoseok'un mutfakta yankılanan coşkulu sesi yardımcıların telaşını alıp götürmüştü. Babasının aksine oldukça sıcakkanlı ve arkadaş canlısı bu asil genç gerçekten de insanlara mutluluk aşılıyordu.
"Buna sevindik Ms. Jung, çünkü özellikle sevdiğiniz şeyleri yaptık."
Hoseok ona cevap verek orta yaşlardaki kadına baktı. Elinde ki tabakları yemek masasına götürmekle meşguldü. Ona gülümseyip direkt yemek odasına açılan kapıdan geçti.
Reçeller, pankekler, krepler, meyveler, sebzeler, peynir çeşitleri ve daha fazlası...
Tam olarak bir asil kahvaltısıydı.
Kocaman masanın baş köşesinin hemen önündeki sandalyeyi çekip oturdu. Ellerini tabağının iki yanına koyup babasının ve yardımcıların oturmasını bekledi.
Evet, yardımcılarda onlarla birlikte o koca masaya oturup kahvaltı yapıyorlardı. Bunu Hoseok kendisi babasından istemişti ve bu hiç kolay olmamıştı. Bunun olması için babasına yalvarmıştı, çünkü onlar olmazsa koca masada sadece iki kişi oturmuş olacaktı ve bu onun çok yalnız hissetmesine yol açıyordu. Gerçi annesi de onlarla birlikte olsaydı yine bunu isterdi çünkü bu ona doğru gelmiyordu. Onların kendisinden tek farkı zengin olmamalarıydı.
Çekilen sandalye sesiyle gözlerini diktiği işlemeli çataldan çekip babasına çevirdi. Yine çatmış olduğu kaşlarıyla yerine yerleşip konuşmaya başlamıştı.
"Günaydın oğlum"
"Günaydın baba"
Mutfakta Jung Dong Hyun'ın gelmesini bekleyen yardımcılar ise konuşma seslerini duyunca anında içeri girdiler. Eğilerek selam veren yardımcılar teker teker sessizce sandalyelerine oturup Ms. Jung'ın kahvaltıya başlamasını beklemeye başladılar.
Yardımcılar da gelince kahvaltı başladı.
Sessiz geçen bir kahvaltı sonunda yemeklerini yiyen yardımcılar teker teker aynı sessizlikle yemek odasını terk ettiler.
Sonunda oğluyla yalnızlığa kavuşan Ms. Jung dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı.
"Gün boyu dilediğini yap, akşam yemeğinde seninle ciddi bir konu hakkında konuşacağım."
"Tamam baba"
Ms. Jung konuşmak istediği şeyi anlık bir kararla değiştirmişti, çünkü oğlunun bu vereceği karardan memnun kalmayacağını biliyordu. En azından güzel bir gün geçirmesini istediği için akşam yemeğine erteledi. Bacaklarına koyduğu beyaz bezi kaldırıp sandalyesini arkaya iterek yemek odasını terk etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Douleur Exquise - SOPE
Fanfic1600'lü yılların ileri gelen asillerinden Jung Hoseok ile kentin en lezzetli şaraplarını yapan ve aynı zamanda aşk romanları yazan Min Yoongi'nin eşsiz hikayesi. La douleur exquise anlamı: Fransızca'da, asla birlikte olma ihtimalinin olmadığı, imkan...