"Saçım!" dedi Changbin banyodan Minho'nun odasına uçarak girerken.
Minho şok içinde yatağına düşen kütleye baktı.
"Ne oluyor lan?"
"Minho." dedi Changbin acı içinde.
"Saçım kabarıyor bir şey yap!"
Minho'nun da eli ayağına dolaşırken Changbin'in telefonunun çalmasıyla Changbin tekrar çığırmaya başlamıştı.
"Geldi!" dedi aynanın karşısına geçip eliyle yarı kurumuş saçlarını düzeltirken.
"Geldi ve ben tavus kuşuna benziyorum!"
"Kim geldi ne oluyor düzgün anlat şunu." dedi Minho Changbin aynanın karşısında üstünü başını düzeltmeye çalışırken.
"Chan geldi." dedi Changbin yutkunup.
"Chan beni yemeğe götürecek. Tekniken ben teklif ettim ama ona kitlemeyi düşünüyorum hesabı."
Minho'nun kaşları şaşkınlıkla havalanırken Changbin'in uzun süredir bunu beklediğini bildiğinden o da Changbin'in saçlarını düzeltmeye başladı.
"Çok mu siyah olmuşum?" dedi Changbin üzerindeki sade siyah tişört ve kumaş pantolona bakıp.
"Yok yok iyi." dedi Minho gözlerini kısıp onu süzerken.
"Hem siyah zayıf gösterir."
"Kilolu muyum lan ben?"
Minho tam cevap verecekken Changbin'in telefonu tekrar çaldı.
"Tamam iniyorum ben." dedi derin nefes alıp.
"Sakin ol ve çocuğu korkutma." dedi Minho sırıtıp.
"Bunu da sen mi diyorsun Americano Minho?"
Minho'nun yüzü asılırken Changbin ona öpücük atıp evden çıktı.
Hızlı hızlı inip evin önüne çıkarken Chan da arabadan inmişti.
"Bir an yanlış geldim sandım." dedi ensesini kaşıyarak.
Changbin aptal bir gülüşle arabaya doğru yürüdü.
"Saçımı kurutuyordum da." dedi Chan'ın önünde dikilip
"Sonra kabardı ama."
"İyi görünüyor." dedi Chan gülüp. Eliyle kısa olanın perçemlerini düzeltti.
"Gidelim mi?" dedi Changbin'e ithafen.
Chan'ın favori stajyeri gülerek onu onayladı ve yolcu koltuğunda oturdu.
"Bak ben bugün saçmalayabilirim tamam mı?" dedi Changbin Chan arabayı çalıştırmaya başlayınca.
"Yani elim ayağım titriyor gelmeni de beklemiyordum."
"Beklemiyor muydun?" dedi Chan kaşlarını çatıp.
"Yani sen benim için biraz ütopik biriydin."
Changbin'in bakışları kucağına topladığı küçük ellerine kaydı.
"Umarım beni tanıdıktan sonra sıkılmazsın o zaman." dedi Chan.
Felix dışında endişelendiği bir diğer şey de buydu. Changbin'in gözündeki itibarını kaybedeceği hissi bir türlü geçmemişti. Dışarıdan göründüğü kadar mükemmel biri değildi. Hatta dümdüz bir adam sayılırdı. Ev - iş, arada arkadaşlarıyla yemeğe çıkmak dışında yaptığı düzenli tek şey spordu. Sıkıcı hayatından utanmıştı Changbin'le tanıştıktan sonra.
"Delirdin herhalde." dedi Changbin gözlerini belertip Chan'a bakarken.
"Senden sıkılsam iki yıl önce sıkılırdım."
"Sanırım haklısın." dedi Chan kapalı park alanına girerken.
"Benim hayatımda en renkli şey sensin." diye de ekledi.
Changbin utanç ve gurur karışımı bir duyguyla kemerini çözüp arabadan çıkmadan önce mırıldandı.
"Ben de sanırım siyahlardan hoşlanıyorum."
Chan gülümserken hızlıca arabadan inip diğerinin kapısını açtı.
Changbin'in yüzündeki gülümseme sırıtmaya evrilirken Chan'ın koluna girdi.
"Of eve gidince var ya hepsini ezikleyeceğim, kapımı bile açtı diyeceğim." dedi mutluluk içinde.
Chan seslice gülmeye başlarken en üst kattaki restoranta çıkmak için asansöre binmişlerdi.
"Sandalyemi de çek tamam mı?"
"Bugün nasıl istersen öyle olsun." dedi Chan gülerek.
İkili mutlu şekilde geceye devam etmişlerdi. Aslında ikisi de birbirinin hayatındaki eksik şeyleri farkında olmadan tamamlıyordu. Changbin güvenebileceği ve ona huzurlu hissetirecek birini ararken Chan'sa hayatına renk getirecek birini istemişti.
Güzel bir yemeğin ardından ikili geç saatlere kadar konuştular hatta Chan Changbin'i eve bırakırken bile susmamıştı.
"Sonra adam duruşma salonunu terk etti inanabiliyor musun?" dedi gülerek.
"Senin karşında duracak kimseyi tanımıyorum." dedi Changbin Chan'in duruşma maceralarını can kulağıyla dinlerken.
"Belki sen durursun." dedi Chan arabayı Changbin'in evinin önüne park edip.
İkisi de birden sessizleşmişti.
"Aynı büroda çalışıyoruz aptal." dedi en sonunda Changbin elini ensesine atıp gülmeye çalışırken.
"Changbin." dedi Chan emniyet kemerini çözüp kısa olana döndü.
"Ne demek istediğimi anladın."
Changbin diğerine dönmeye korktu bir an.
"Karşında değil de-" diye mırıldandı ağzının içinden.
"Yanında durmayı tercih ederim."
Sesi kısık olsa da Chan kısa olanı çok net anlamıştı ve vakit kaybetmeden uzanıp öptü.
İkili öpücüğü uzatmak istese de Changbin'in telefonunun zırıldamasıyla ayrılmak zorunda kaldılar.
"Yani bazen böyle dolu dolu küfretmek istiyorum biliyor musun?" dedi Changbin cebinden telefonunu çıkarırken.
Chan onun dedikleriyle kıkırdamıştı.
"Ne var ya?" dedi telefonu açıp.
"Bu mahallenin namusu yok mu?" dedi karşı taraftaki gülerek.
"Ulan Minho." dedi Changbin arabadan inip camdan sırıtarak bakan arkadaşına.
"Şimdi bittin sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunbae. skz
Humorwill.i.n: Üst sınıfsın diye benimle istediğin yerde oynaşabileceğini mi sanıyorsun? hyunbae: Evet? [hyunin] [texting] [skzships]