"İçeri gelebilir miyim?"
Changbin şaşkınlığını bir kenara bırakarak onu içeri çekti ve hızla sarıldı. Haftalar sonra onu yeniden hissetmek çok iyi gelmişti ona.
"Neredeydin, meraktan öldüm."
"Anlatacağım hyung."
Biraz daha sarıldıktan sonra içeri geçtiler. Felix'e salona geçmesini söyleyip mutfaktan onun için süt getirmişti Changbin. Onun sütü sevdiğini biliyordu.
"Al bakalım, iç bunu."
Teşekkür ederek aldı bardağı Felix. Onunla göz göze gelmeye çekiniyordu, utanıyordu çünkü. Cümleye nasıl başlayacağını bilemediği için sessizce sütünü yudumlamaya başladı.
"Mesajlarımı aldın mı?"
Bunu merak ediyordu çünkü orada bir itiraf yapmıştı. Felix'in kafasını sallamasıyla dudaklarını birbirine bastırdı.
"Neden kabul ettin Felix? Benim oradan çıkmam karşılığında Avusturalya'ya gitmeyi neden kabul ettin?"
"Orası kötü bir yer hyung, benim yüzümden orada kalmanı istemedim."
Sessiz kaldı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Hazır olduğunda onun bir şeyler anlatmasını bekledi ama inat etmiş gibi Felix de konuşmuyordu.
"Kore'ye geri mi döndünüz?"
Bakışları elindeki bardaktayken omuz silkti. Annesinin buraya geldiğinden haberi bile yoktu. "Annemle kavga ettik hyung, bana 'ne yaparsan yap' dedi ve ben de ilk uçakla buraya geldim. Artık gidecek bir yerim yok yani."
Changbin'in kaşları havalandı, Felix'ten böyle bir atak beklemiyordu. Annesine karşı gelebildiğine inanamıyordu.
"Kaçtın mı yani?"
"Kaçtım sayılmaz, sonuç olarak istediğim şeyi yapabileceğimi söyledi. Ve ben de sana gelmeyi tercih ettim. İstemiyorsan gidebilirim hyung."
Changbin gülümseyerek Felix'in yanına oturdu. Destek olmak için sırtını okşarken beklemediği bir anda soru gelmişti.
"Gerçekten bana aşık mı oldun hyung?"
"Yorgun değil misin, gel seni yatıralım."
Sorusunu geçiştirmesini sevmemişti Felix. Ama teklifini de reddetmeyecekti. Haklıydı, çok yorulmuştu.
"Burası misafir odası, ama istersen benim odamda da uyuyabilirsin. Ben burada yatarım."
Gülümseyerek Changbin'e yaklaştı, başını omzuna sürttü. Changbin bu hareketle krize gireceğini sanmıştı. Sakin olmaya çalışarak yutkundu ve Felix'in saçlarını okşadı. Onu bir kediye benzetmişti.
"Senin odanda yatmak istiyorum hyung," kafasını kaldırıp Changbin'in gözlerinin içine baktı. "Seninle."
Bu masum küçük çocuk onun aklını başından alıyordu. Bu değişmez bir gerçekti. Eliyle odasını gösterdikten sonra Felix sekerek odaya girmişti.
"Keyfin yerinde sanırım."
Gülerek kafasını sallamış ve Changbin'e adımlamıştı. "Çok mutluyum hyung, çünkü burada seninleyim. Ve birlikte uyuyacağız, başka ne isterim ki."
Açık sözlü olması hoşuna gitmiyor değildi ama her şeyi böyle söylemesi kalbine iyi gelmiyordu. "Ben de çok mutluyum Lix-ah."
"Hiç belli olmuyor." Somurtarak kollarını göğsünde birleştirdi ve kirpiklerinin altından bakmaya başladı ona. Trip attığı falan yoktu, sadece oyun yapıyordu. Changbin onun bu oyununa ortak olarak belinden tutup kendine çekti.
"Hmm, nasıl belli edebilirim?"
"Mesela buraya bir öpücük alabilirim." Tatlı tatlı gülümseyip yanağını göstermesine sırıtmış ve gösterdiği yeri baş parmağıyla okşamıştı.
"Daha iyi bir fikrim var." Dedikten sonra yavaşça yaklaşmıştı ona. Felix ise hiç sesini çıkarmıyor ve hyungunun yapacağı şeyi bekliyordu. Fakat başka bir şey ilgisini çekmişti.
"Bekle, hyung bu harika. Bunlar biz miyiz?"
Yatağın üzerindeki duvarda asılı olan tabloya baktı hayranlıkla. Bu kocaman resmi nasıl daha önce fark etmediğini bilmiyordu.
"Evet, onlar biziz. Bu senin doğum günü hediyendi ama bir türlü veremedim."
Ağlamamak için direnmedi Felix, mutlulukla bıraktı gözyaşlarını. Resimde sarılan iki çocuğa baktı bir süre daha sonra arkasındaki hyunguna sarıldı sıkıca. Hayatında aldığı en güzel ve özel hediyeydi bu.
"Ben de sana bir şey göstermek istiyorum."
Gözyaşlarını silerek sweatinin boyun kısmını çekiştirdi ve Avusturalya'da yaptırdığı küçük güneş dövmesini gösterdi.
"Dövme mi yaptırdın, çok yakışmış."
Felix'in ona beklenti ile bakmasıyla ne demesi gerektiğini düşündü. Yakıştığını söylemişti, daha ne demeliydi? O an aynadaki yansımasına gözü kaydı. Bunu nasıl düşünememişti ki! Kendisinde ay vardı ve Felix de güneş yaptırmıştı.
Hyungunun bir şeyleri yerine oturttuğunu anlayan Felix hevesle kafasını salladı. "Eş olalım diye yaptırdım hyung."
İnce düşünceli çocuğa gülümseyerek son kez sarıldı ona. Az önce olağan bir öpüşmenin bölünmüş olması bile kızdırmıyordu artık onu.
Ayrıca yarına yapacak bir işi çıkmıştı. Güzel bir kahvaltı hazırladıktan sonra dövmeciye gidecekti. Ay'ın etrafına yaptırması gereken yıldızlar vardı. Tabii bunların aslında Felix'in çillerini temsil ettiğini sadece ikisi bilecekti.
________________
~Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Kidding | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Changbin: Cesedi nereye gömeyim? Felix: Anlamadım efendim Ne cesedi? Changbin: Yanımda duran ölü bedenden bahsediyorum Felix: Sizi polise vereceğim •Texting + Story