Terazi

1 0 0
                                    

Şimdi terazinin bir kefesini kendini diğer kefesine dünyadaki tüm mücevherleri koy...

Kasım babasının sesiyle gözlerini açtı. Her şey bir rüyamıydı. Kasım yatağından hiç ayrılmamış gibiydi, sevindi ama bu sevinç uzun sürmeyecekti. Kasım ayağa kalkmaya çalışınca babası onu durdurdu" Kasım yaralısın ayağa kalkma dedi. Kasım gözleriyle etrafa iyice baktığında buranın kaldıkları han olmadığını fark etti.
Kasım " baba ne oldu. Neden kalkmama engel oluyorsun" dedi.
Murat efendi " oğul hatırlamıyor Musun? Seni yanan bir kulübenin içinden çıkardık" dedi.
Kasım " rüya değilmiş, peki kız çocuğu o iyi mi ? Diye sordu.
Murat efendi "merak etme o iyi, şimdi sen kendini düşün" dedi.
Kasım " baba yaralarım tez iyileşir değil mi ? Daha işimiz vardı" deyince Murat efendinin gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı ve hızla odadan çıktı.
Kasım o sırada odada bulunan bir diğer kişiyi fark etti.
Bu adamda kimdi.
Adam Kasım'a yaklaştı ve" ben senin hekiminin benim adım Ahmet uzun zamandan beri Saray'ın şifahanesinde eğitim görüyorum . İnşallah sana da yardımım dokunacak " dedi .
Kasım " vücüdumda yanıklar mı var. Hiç birleyen hissetmiyorum " dedi.
Hekim " hayır vücudunda yanıklar yok, ateş size yaklaşmadan sizi kurtarmışlar" deyince Kasım sevindi" o zaman iyiyim demek, askeri eğitim seçmelerine katıla bilirim" deyince hekim " oğul bu günden sonra kendine başka bir yol çiz, bundan sonra askerlik için uygun görülmezsin. Bu günden sonra nefes aldığın için bile şükretsen senin için yeterli" dedi.
Kasım bu sözlere bir anlam veremedi.
Hekim " oğul bir askeri en önemli silahı nedir" diye sordu.
Kasım " kendi bedeni sonrada tuttuğu kılıcı" dedi.
Hekim masada bir kabın içinde duran buz parçasını eline aldı ve yanmakta olan  muma yaklaştırdı" bak oğul bu elindeki buza iyi bak daha ateşe  değmeden nasıl erimeye başladı. Oğul söyleyeceklerimi iyi dinle, külübedeki ateş sana degmemesine rağmen ateşin ısısı vücudundaki tüm kemiklere zarar vermiş. Sen şimdi bu elimdeki buzla aynı kaderi yaşıyorsun. İlerde Ayağa kalksan bile hareketlerin kısıtlı olacak, askerlik senin için imkansız, en büyük hayalin ise artık yürümek " deyince Kasım can havliyle kalktı,  baş ucunda duran hançeri eliyle kavradı" ve " hala elim tutuyor , bak hekim hala kılıç kullana bilirim dedi ve birden elinde dayanılmaz bir acı hissiyle hançeri elinden düşürdü.
Hekim hemen eline aldığı bir ıslak bezi Kasım'ın eline sardı.
" Oğul beni anlamaya çalış, bundan sonra kılıç tutmak şurda dursun herhangi bir metal eşyaya bile dokunamazsın . Kemiklerin buz gibi ama daha kötüsü derin , derine metan hiçbirşeyin değmemesi lazım. Babana da anlatacağım. Bundan sonraki hayatını kolaylaştırmak için tüm bilgimi harcayacağım" dedi.
Kasım "hekim efendi bir cesedin hayatını ne kadar kolaylaştıra bilirsiniz diye sordu.
Hekim" sen kendine ceset desende bu şehirdeki herkes sana kahraman diyecek. Sonuçta kurtardığın kız sultanın kızı" dedi.
Bir kaç gün sonra Murat efendi elinde altın bir Kutuyla  Kasım'ın yanına geldi. Kasım " baba bu nedir diye sordu.
Murat efendi " oğlum hekim efendi bundan sonra hiç bir şekilde sıcağa maruz kalmaman gerektiğini söyledi ve bildiğin gibi metal eşyalara dokunamıyorsun ama bir istisna var oda altın . Hekim efendi altının vücudun için sağlıklı olduğunu söyledi. Bende altından bir kutu yaptırdım. İçinede buz koydum, seni bu sayedede sıcaktan koruya bileceğiz. Bu kutuya yanından ayırmayacaksınız" dedi.
Daha sonra kapıdan içeri bir asker girdi ve" bu gün şehirden ayrılmadan önce sultanımız sizinle ve oğlunuzla görüşmek istiyor" dedi ve elindeki paketi Murat efendiye uzatıp " bu hediye sultanımızdan oğlunuza, paketin içinde çok özel bir kıyafet var . Oğlunuzun sıcağa maruz kalmaması gerektiği söylendi.biz sizi dışarda bekliyoruz" dedi ve çıktı.
Murat efendi paketi açtı. Paketin içinden kar beyazı bir pelerin çıktı. Kasım günler sonra ayağa kalktı, kıyafetlerini değiştirdi, babasının getirdiği kutuyu eline aldı. Odadan dışarı çıkarken güneş ışığını fark eden Murat efendi pelerinin şapkasını iyice Kasım'ın önüne çekti.
Sultanın huzuruna çıktıklarında sultan Kasımı yanına çağırdı. Kasım yavaş adımlarla sultana yaklaştı.
Sultan yanına gelen Kasım'ın yanağına elini götürünce Kasım ın  yüzünde kızarıklık oluştu bunun üzerine  sultan elini geri çekip" hekim senin hakkında bilgilendirmişti ama bu kadarını beklemiyordum" dedi.
Kasım " efendim sizden bir isteğim var" dedi.
Sultan " ne istersen sana vereceğim" dedi.
Kasım " tek isteğim bu şehirde kalmak, geri dönmek istemiyorum" dedi.
Sultan " neden dönmek istemiyorsun, hem kalsanda burada ailenden uzakta ne yapacaksın diye sordu.
Kasım " elindeki kutuyu göstererek" elimde kalan dokuna bildiğim tek şeyle ilgileneceğim, altınla" dedi.

Şimdi terazinin bir kefesini kendini , diğer kefesinede dünyadaki tüm mücevherleri koy, hep sen ağır geleceksin çünkü artık terazi sensin.

SarrafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin