"Ben sizi yalnız bırakayım," deyip, odadan çıktı doktor.
Uzun boylu, yeşil gözlü, genç bir adam.
Can mı? Olamazdı değil mi? Can neden yapsın böyle bir şey? Peki, Can yapmadıysa kim yaptı? Bizi tanıyan başka yeşil gözlü kim var? Yoksa.. Yoksa gerçekten o mu yaptı?
Uğur'da, Ceren'de, şaşkınlıktan birşey diyemiyorken, diğerleri ellerindekilerini masaya ve masaya sığmayanları da sandalyeye koydular.
"Geçmiş olsun," diyerek Uğur'a sarıldı Dilay. Ardından Melek'te sarılınca Ceren hala şaşkın olduğu için, kızamıyordu bile.
"Sağol," dedi Uğur çatık kaşlarıyla.
"Seni sikeceğim oğlum." Baran Uğur'a elini yumruk yapmış bir şekilde yaklaşırken yumruk atacak gibi yaptı fakat o da sarıldı. "Ne bokuna kimseye söylemiyorsun?"
"Bunu söyleyeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi, ama Baran'a katılıyorum. Niye saklıyorsun sen karşim?" dedi Efe. Oğuz'da onlara katılır gibi, yanlarında durup Uğur'un cevap vermesini beklerken, "Ne bileyim işte. Ya siz-" diye lafa başladı fakat Ceren'in, "Bu kim?" demesiyle Uğur'un lafı bölündü. Ceren'in bakışları Demir'in üzerindeyken, Demir onu kast ettiğini anlamıştı.
"Ha şey ben Demir. Yeni geldim. Bende sizi tanımıyorum niye geldim onu da bilmiyorum, gelmemi söylediler ben de geldim. Bu arada geçmiş olsun."
"Sağol," dedi Uğur, tekrar kaşlarını çatarak.
Gerçekten, bu Demir hep böyle miydi? Hep mutlu gibi görünüyor. Hep gülüyor. İki gündür tanıyorum belki ama hareket ve davranışları fazlasıyla, ömrü mutlu geçiyormuş gibi. Gerçi bilemeyiz. Ne insanlar var, mutluyum derken bile mutsuz olan. Ne insanlar var, gülerken içinde ağlayan. Ama bu değil kötü olan. Asıl kötü olan, geceleri yorgana sarılmış, yastığa gömülmüş bir şekilde, yalnız ve kimsesiz ağlamak.
Görkem ve Melis'te yaklaşırken, aslında belki de en çok onların geldiğine şaşırdığımı fark ettim. Hadi Melis'i anlarım da, Görkem niye geldi?
"Geçmiş olsun," dedi Görkem, elini Uğur'a uzatarak. Uğur bir süre Görkem'in eline baksa da en sonunda karşılık verdi. O da geldiğine çok şaşırmıştı. Geldiğine sevinmemişti. Fakat bu durumdayken kavga çıkarmayacaktı. Bu yüzden elini sıktı.
"Sağol."
Melis, "Nerede şimdi Ayşe teyze?" diye sorarken, Uğur'un çatık kaşları düzelip, yerini endişeli bakışları kaplamıştı. O da bilmiyordu tedaviyi kimin karşıladığını. O da merak ediyordu. Hatta onun aklından, geçecek biri bile yoktu. Can'la yakın değildi. Onun yaptığını asla tahmin edemezdi. Gerçi, hala onun yaptığı belli değildi ki. Belki de değildi. Belkide oydu. O olabilir mi gerçekten?
"Tedaviye başlayacaklarını söylediler."
"Neyi var?"
"Önemi var mı?"
Uğur'un Melis'e attığı sert bakışlar, fazlasıyla dikkatimi çekmişti. Her şey gözümün önünde olmasına rağmen neler döndüğünü anlamıyordum. Biri tedavi masrafını karşıladı. Biri herkese haber verdi. Herkes geçmiş olsuna geldi. Peki, kimdi ya bu biri?
Uğur, "Siz nereden duydunuz?" diye sorduğunda, Görkem Uğur'un az önceki ses tonuyla, "Önemi var mı?" dedi.
Ah, kesinlikle kavga etmemeliler. Şimdi ve burada değil. Bu haldeyken, bu durumdayken değil. Hatta belki de barışmaları için bir sebep olabilirdi bu. Barışacaklarını asla düşünmüyorum, ama işte bir umut. Artık bitmeliydi bu kavga. Artık cidden son bulmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Ömrü
Teen FictionHissettiği aşk duygusuyla bir bütün olan genç kadının, sevdiği adam tarafından hiçe sayılmasıyla başlayan hikaye.