•5•

331 26 6
                                    

Güne belime sarılı olan kollarla ve sırtımda hissettiğim ark reaktörü ile uyanmak bu dünyada en sevdiğim şeylerden biriydi.Yüzümde yer edinmiş tebessümle babamı uyandırmamaya dikkat ederek ona doğru döndüm.

Elinden geldiğince yanımda oluyordu ama hem şirket  hem kahramanlık hem de beni gizli tutma isteği nedeniyle ayrı kaldığımız zaman da bir o kadar fazlaydı.O yüzden uyurken onu izlemek bir alışkanlık haline gelmişti benim için.Çünkü biliyordum ki bir kahramanın kızı olmanın bedelleri olabilirdi.Çok ağır bedeller.Ne kadar onu kaybetme düşüncesi her zaman zihnimde  bir yerlerde olsa bile bu konu hakkında babama bir şey söyleyemiyordum.


Daldığım düşüncelerden guruldayan karnımla sıyrıldım.Yavaşça babamın kolları arasından çıktım.Elimi yüzümü yıkayıp üstüme bir tayt ve sweat geçirdikten sonra aşağı inmek için odamdan çıktım.Bu katta benim, babamın,Natasha'nın ve Steve'in odası bulunuyor. 

Gözlerim Steve'in olduğunu bildiğim odanın kapısında oyalanınca kendime içimden küfredip alt kata indim.

Kimsenin olmamasına şaşırmamıştım.Dün çok yorulmuş olmalılardı.

Ve tabi kahvaltıyı hazırlamakta bana kalmıştı ama şikayetçi değilim.Yemek yapmak beni garip bir şekilde rahatlatıyordu.Mutfağa doğru adımladım ve dolapta ne var ne yok diye bakınırken Jarvis'e seslendim.

"Hey Jarvis babamın oynatma listesinden bir şarkı çalar mısın ama sadece mutfakta ve kısık sesle lütfen.

"Anlaşıldı Patron."

Çalmaya başlayan AC/DC - Highway to Hell ile sırıttım.Bu en sevdiklerimdendi.Bir yandan kahvaltıyı hazırlarken bir yandan da şarkıya eşlik ediyordum.


Living easy, living free 

(Kolay yaşarım, özgür yaşarım)

 
Season ticket on a one-way ride 

(Tek gidişlik bir geziye mevsimlik bilet)


Asking nothing, leave me be 

(Hiçbir şey sorma,beni kendi halime bırak)


Taking everything in my stride 

(Yolculuğumda bulduğum her şeyi yanıma alıyorum)


Dont need reason, dont need rhyme 

(Sebebe gerek yok,kafiyeye gerek yok) 


Aint nothing I would rather do 

(Yapmak istediğim  hiçbir şey yok )


Going down, party time 

(Düşüşteyim ,parti zamanı)


My friends are gonna be there too 

(Dostlarım da orada olacak)



Im on the highway to hell 

(Cehennem yolundayım)

 Highway to hell

(Cehennem yolunda)

Im on the highway to hell

(Cehennem yolundayım)

Highway to hell

(Cehennem yolunda)


Sırayla çalan şarkılara eşlik ederken son tabağı da yerleştirmek için arkamı döndüğümde kapıya yaslanmış suratındaki gülümsemeyle beni izleyen babamı gördüm.

Gülümseyerek"Günaydın baba." dedim

"Günaydın meleğim." 

Yanıma gelip bana sarıldı ve saçlarımın kokusunu derin bir nefesle içine çekti.

"Seninle birlikte olmayı özlemişim."

Cümlesinde gizli olan ve sadece ikimizin anlayacağı o buruklukla derin bir iç çektim.

"Bundan sonra hep birlikte olacağız baba."

"Sonsuzluğun sonuna kadar mı?"

Gülümsedim ve "Evet,sonsuzluğun sonuna kadar"dedim.

Kendimi bildim bileli birbirimize verdiğimiz bir sözdü bu.Sonsuzluk son bulana kadar hep birlikte olacağımızın sözü.

"Jarvis,herkesi uyandır ve 5 dakika içinde burada olmazlarsa tüm kahvaltıyı bitireceğimi söyle."

"Ekibe iletiyorum patron."

Aradan geçen 4 dakika sonra mutfağa ilk gelen tahmin ettiğim gibi Clint oldu.Sanki gözlerini bir saniyeliğine bile masadan ayırsa masa yok  olacakmış gibi davranıyordu.Masaya oturdu ve "Günaydın gıcık Stark ve en sevdiğim Stark"dedi.


Babam söylediğine homurdanırken ben kıkırdamakla yetindim.Daha sonra sırayla içeri giren ve günaydın diyen ekibe döndü bakışlarımız.Masaya oturmalarıyla birlikte Clint hızlıca yemeğe başladı.Gördükleri karşısında yüzünü buruşturan Natasha "Yavaş ye boğulacaksın."diye uyardı Clint'i, ama pek umrundaymış gibi gözükmüyordu.


"Bu arada Fury öğleden sonra bizi toplantıya bekliyor." diye ekledi Natasha.

"Ah beklemese şaşırırdım."diyen babama baktım.

"Ne toplantısı?"

"Önemli bir şey değil meleğim.Durum değerlendirmesi gibi düşün."diyen babama kafa salladım ama aklıma gelen fikirle tekrar babama döndüm.

"Dünyanın en yakışıklı babası ,en dahisi,en süperi-"

"Ne istiyorsun küçük Stark?"

"Beni çok iyi tanıyorsunuz Bay Stark."

Tek kaşını kaldırmış sadede gel diyen babama "Edward buraya gelebilir mi en azından siz yokken canım sıkılmamış olur."dedim

Edward Maria'nın yeğeniydi.Birlikte büyümüştük ve kim olduğumu bilen sayılı kişilerdendi.

Babama bu fikir mantıklı gelmiş olacak ki "Tamam çağır gelsin." dedi 


Ben sevinçle babamın yanağına bir öpücük kondurdum ve hızlıca Edward'a mesaj attım.Yemeğimi yemeye devam edecekken izlenme hissiyle kafamı kaldırdığımda bir çift mavi gözle karşı karşıya geldim.Bakışlarımı kaçırıp tekrar tabağıma odaklanmıştım ki bu sefer Natasha "Edward kim?" diye sordu.

"Ah şey Edward en yakın arkadaşım.Aslında tek arkadaşım.Bilirsiniz gizlilik yüzünden arkadaş edinme imkanım pek olmuyor."

Natasha kafasını sallayıp onayladığında bakışlarımı tekrar Steve'e çevirmeme engel olamadım.Bana ufak bir gülümseme yolladığında ona karşılık verdim.

Tabi içimden bir gülüşü ile nasıl beni bu kadar heyecanlandırdığının tartışmasını yapıyordum kendi kendime.




Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 16, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

IMPOSSIBLE {Rogers~Stark}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin