uyarı: bölümün ikinci kısmı cinsellik içeriyor. hoşuna gitmeyenler okumayabilir.
keyifli okumalar.
-
"Yoongi hyung! Seokjin nerede? Hyung o nerede!?"
Namjoon'un o gün delirdiğini hatırlıyorum. Seokjin ile çıktığım yoldan Seokjin olmadan döndüğüm gün, ipler bizim için hiç olmadığı kadar gerilmişti. Namjoon ile daha önce hiç etmediğimiz kadar büyük bir kavgaya giriştik. İkimiz de sinirliydik, ikimiz de korkmuştuk çünkü işleri bok etmiştim. Her şeyi mahvetmiş, Seokjin'i kötü adamların elinde bırakmıştım. Böyle olsun istememiştim, olmaması için elimden geleni yapmış, çabalamıştım. Sonuç olarak ise başaramamıştım. Namjoon'un bu dünya üzerinde en sevdiği kişiyi tehlikeye atmıştım.
Hepimiz için beklenmedikti.
O gün de diğer günler gibi sıradandı, bir yere kadar. İşler her zaman düşündüğümüz gibi gitmiyordu. Hayat bize sürpizler hazırlıyor, bundan ne kadar memnun olduğumuzu ise önemsemiyordu. Seokjin ile araştırma yapmak için yola çıkmamız ve iki yıl önce soyduğum adamlardan birine yakalanmamız art arda olmuştu. Çatışmıştık fakat itiraf etmeliyim ki ikimiz de bunun boşuna olduğunu biliyorduk. Bas bayağı yakalanmıştık, adamlar çok fazlaydı, sadece iki kişiyken bir ordu ile baş edemezdik. Bacağımdan vurulmuştum, bir kurşun Seokjin'in kolunu sıyırmıştı ve ikinci bir kurşunun kafamıza saplanmayacağından kesinlikle emin olamadığımız için teslim olmuştuk.
Benden onlardan çaldığım parayı faizi ile istediler. Veremedim. Karşılığında Seokjin'i alacaklarını biliyor olsaydım... Bilseydim ne yapar eder o parayı bulurdum.
Yaralı bacağıma rağmen beni herhangi bir yere bırakıp gittiler. Paralarını bulmadığım takdirde Seokjin'den umudu kesmem gerekiyordu. O gece çok kar yağdı. Ama tenime değen hiçbir kar tanesi Namjoon'un hayal kırıkları kadar üşütmedi beni. Eğer Seokjin'i kurtarma şansımız varsa bunu yapacağımızı ikimiz de biliyorduk. Ufacık bir şans var ise ne yapıp eder, kullanırdık.
Park Jimin'i soymaya bu şekilde karar vermiştim.
Kaybettiklerimi kazanmak için böylesi aptal bir çocuğu kullanmak benim için sorun değildi. Haberlerde görmekten sıkıldığım o gülümseyen güzel yüzünü soldurmayı gerçekten de istemiştim. Ancak istediğim asıl şey Kim Seokjin'i geri getirmekti. İşler ne zaman bu kadar sarpa sarmıştı, bundan emin değildim. Seokjin ortalarda dolanıp bize tavsiye vermeyi kestiğinden beri doğru kararlar veremez olmuştuk.
Park Jimin'i hedef seçmek saçmalıktı. Onu hafife almak ise, çok daha büyük bir saçmalıktı.
"Ee, kabul ediyor musun?" Hoseok kumaş pantolonunun iyice gerilmesine sebep olacak şekilde bacak bacak üstüne atıp kasılmış çeneme, çatılı kaşlarıma baktı. Hiç kimseyi kandıramazdım. Bu odada bulunan herkes, Hoseok geldiğinden beri sadece beni izlemekle yetinen Park jimin... Başka seçeneğim olmadığını biliyordu.
"Namjoon'la konuşmak istiyorum." Seokjin'i hatalarım yüzünden kaybetmiştim, aynısının Namjoon için yaşanmasına izin veremezdim. Evet, belki acınası haldeydim. Belki de onlara muhtaçtım ancak Namjoon'a zarar verirlerse ikisini de öldürürdüm.
"Namjoon'un iyi olduğunu söyledim Min Yoongi, ne diye uzatıyorsun? Kabul et işte." Nasıl bu kadar basit bir şeymiş gibi konuşuyordu...
Bahsettiği şey devlet sırlarıydı, benden devlet sırlarını çalmamı istiyordu ve sanki marketten çikolata çalacakmışım gibi basit konuşuyordu.
"Namjoon ile konuşmadan sizin için kılımı kıpırdatmam." Gözlerimi Park Jimin'e diktim, ağzını açıp tek bir kelime etmemiş olmasına rağmen bu odada ipleri elinde tutan kişinin o olduğunu biliyordum. Gözlerime baktı, dudakları çok hafif kıpırdadı. Bu halimden eğleniyor olması oldukça gurur kırıcıydı ancak şu an el üstünde tuttuğum gururumu bile önemseyemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
repel • yoonmin
FanficYoongi hırsızlık için girdiği evin sahibine yakalanmıştı. Onun kendisini şikayet etmeyeceğinden emin olana dek ise, ikisi de o eve hapsolmuştu. Zambaklar en ıssız yerlerde açar, Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, I...