Tamam o halde

147 28 53
                                    

Gece oturma odasına kurulup film izlerken uyuya kalmıştım, sabah uyandığımda ise yatağımdaydım ve Hyunjin evde değildi. Muhtemelen sabah beni odaya taşımıştı. Dışarısı yağmurluydu ve bir süre botlarımı bulmaya çalışmıştım.

Çıkmadan önce elma almak için mutfağa girdim, buzdolabını açarken hemen yanındaki mikrodalganın kapağına yapıştırılmış pembe kağıt dikkatimi çekti. Kırmız elmayı kalın ceketimin cebine koyduktan sonra kağıdı elime aldım.

"Mikrodalgada vişneli kek var, ısıt ve onu ye~ Minho hyung'a da bir tane var."

İçimdeki tüm mutluluk yüzüme yayılırken dün gece olanları çoktan unutmuştum bile. Mutfağın camına iki tane küçük taş geldiğinde gözlerimi devirerek mikrodalgayı çalıştırdım. Polis arabasının ve evin anahtarını cebime atıp cama yaklaştım.

Aşağıda üzerindeki monta sımsıkı sarılmış bir şekilde bekleyen Minho'ya bir dakika beklemesini söyledim. O sırada mikrodalgadan ses geldi. İçindeki küçük kekleri elime alıp hızla kapıya gittim. Biraz daha beklersem Minho hyungun beni bacağımdan vuracağına emindim.

Aşağı indiğimde kırmızı burnunun sevimliliğinin aksine sinirle çatılmış kaşları elimdeki keklerle eski halini aldı. "Hyunjin kek mi yapmış? Aman Tanrım galiba kutsanıyorum bugün."

Elimdeki keklerden birini aldıktan sonra şoför kapısına doğru yürüdü, kekin yarısını ağzına attıktan sonra diğer elini bana uzatıp dolu ağzıyla anahtarı istedi.

Yüzümü buruştururken anahtarı ona fırlattım ve ön koltuğa oturdum. Arabayı çalıştırdıktan sonra kemerini taktı, klimayla uğraşıp arabanın ısınmasını sağladı.

"Hyunjin'le nasıl gidiyor? Kekler yapılmaya başlandığına göre fena değiliz ha?"

Gülümseyerek kafamı salladım. "Birkaç haftadır olduğundan daha iyiyiz. Dün akşam doğum günümü kutladık." Dün geceki olaydan bahsetmeyecektim tabii ki.

Minho hyung oldukça samimi bir şekilde gülümsedi.

"Aranızın düzelmeye başlamasına sevindim aksi halde akşama kadar bana ağlıyorsun bebek gibi." Yüzünü buruşturup ağlama taklidi yapmaya başladı.

"Sen hayırdır hyung? Genel müdürün oğlu artık yüz veriyor herhalde yoksa bu enerjinin başka açıklaması olamaz." İmalı bakışlarıma karşı göğsünü kabartarak mırıldandı. "Yapıyoruz işte bir şeyler."

Minho hyung, Genel Müdür Han'ın oğlu Jisung'a abayı yakmıştı fakat çocuk asla ona yüz vermiyordu, bir süre sonra sevgilisinin hırsız olduğunu öğrenmesi üzerine ayrılmışlardı. Tabii Minho hyung da bu fırsatı -ben bunun fırsattan çok timsahlık olduğunu düşünüyorum- değerlendirmeyi başarmıştı.

Karakola vardığımızda Genel Müdür Han'ın oğlunu yanında da dünkü küçük kız vardı. Jisung küçük kızın saçlarını toplamaya çalışıyordu buradan bakınca pek becerebildiği söylenemezdi.

Arabayı arka tarafa park ettikten sonra onların yanına yürümeye başladık. Elimdeki kırmızı elmayı düşürmemeye çalışarak telefonuma gelen mesajları cevaplamaya çalışıyordum. Minho ise çoktan onların yanına varmış Jisung'un ellerinden tutup ona yardım ediyordu.

Yanlarına vardığımda başımla Jisung'a selam verdikten sonra küçük kıza döndüm.

"Hey ufaklık, ne işin var senin burada?"

Küçük kız omzunu silkip elimdeki elmaya uzandı. "Evde durasım gelmedi, hep aynı yer hep aynı yer sıkıldım!" Şımarık şımarık konuşan tatlı kıza elimdeki elmayı uzatıp saçlarını karıştırdım. Kaşlarını çatıp ayağa kaltı.

Atlantis † HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin