,,you words are like a gun shot''

454 66 104
                                    

Roséden Jimin'e

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Roséden Jimin'e

Bir harabenin içindeymiş gibi hissediyorum. Şimdiye kadar gerçek seni gizlemiştin ama şimdi tam karşımda duruyor. Bu ayak bileği kapanından kurtulmam gerekti. Seni hayatımdan çıkarmam gerekti. Sen denen bu aşktan uzaklaşmam gerekti. Ve öyle de oldu, bak şimdi bize. Gidiyorum, arkama bakmadan gidiyorum ve senin umrunda bile olmayacak biliyorum. Aşk senin için üç harften ibaret ama benim için değil.

Kendi iyiliğim için dayanamıyorum artık.

Eminim şimdi de her şeyi aşk ile ballandırıyorsun, ağzından düşmüyor. Belki de bu mektubu bırakıp nereye gideceğimi öğrenmeye çalışacaksın ama boşuna uğraşma. Beni bulamaz ya da konuşamazsın. Bencilsin, bunu kabul et. Ya da kabul etme, ne yaparsan yap. Eski bizi geri getiremezsin. Artık çok geç ve sen bizi kaybettin. Umarım şimdi mutlusundur o oturduğun bilgisayar başında hacklediğin sitelere bakarken. İnsanların emekleri ile geldiği yerleri tek bir tuşla yıkmak mutlu ediyordur seni. Millete ağır sözlerinle hakaret ettiğinde kendini iyi hissediyorsundur. Ama ben...

Ben bunca şeye rağmen seni çok sevdim. Sana güvendim. Nerden bilebilirdim sosyal medyadaki arkadaşlarınla girdiğin bir iddia sonucu sevgilin olduğumu? Madem başkasını seviyordun, neden iki yıl boyunca bu oyun sürdü? Neden bunu bize yaptın? Ama doğru, 'biz' diye bir şey asla olmadı değil mi Park Jimin?

Bitmeyen bir savaş, sonsuz bir şekilde devam ediyor. Benim incinmiş gözyaşlarımın değeri senin klavyen kadar etmiyor. Atışını asla ıskalamıyorsun. Bir kere içindeysen oyun bitmiştir. Oyunların nasıl yönetileceğini biliyorsun. Asla kaybetmezsin zaten şu ana kadar da hiçbir oyunu kaybetmedin.

Öyle değil mi?

Ama yanılıyorsun, sen bizi kaybettin ve şimdi bu mektubu okuyorsun.

Her şeyi düzeltmeye çalışacaksın, benimle konuşmaya, beni bulmaya... Ama ben asla teslim olmayacağım Jimin. 'Umrumda değilsin' dediğimde umrunda olmuyordu öyle değil mi? Tekrar ve tekrar söylüyorum, bizi kaybettin. Bu acı.

Ama biliyor musun, beni sevdiğin sürece her şey yolundaydı. Sanki beni kontrol ediyormuşsun gibi sensiz kendimi yapayalnız hissediyordum. Seni çok seviyordum ama senin umrunda değildi.

Daha sonra gerçekler bir mermi misali yüzüme çarptı. Senin beni hiç sevmediğin gerçeği... Sözlerinin yalan olduğu gerçeği...

Şimdi düşünüyorum da, sözlerin silah atışı gibi. Aşk kanıyorum.

"Aradığım zaman aç!" bu cümleyi ne kadar da çok kurardım, hatırlıyor musun? Ve sen de o an beni geçiştirmek için bir şeyler zırvalar ve bilgisayarına dönerdin. Her kavga edişimizde tükürürcesine söylediğin sözler bir mermi gibi canımı acıtıyordu. Ama sen bunu asla bilmiyordun. Sadece özür dilediğinde geçer sanıyordun.

Senin için, üzgün olsam da mutluymuş gibi davranıyordum. Ve yine senin için, incinsem de güçlüymüş gibi davranıyordum.

Güçsüzlüklerimi saklamak için seni sevdiğim gerçeğine saklanmıştım ama sen bizi mahvettin.

Senin yüzünden, gerçekleşemeyecek bir hayalde açamayacak bir çiçek büyüttüm.

Ama artık aşk yok! Benim için, senin için...

Şimdi sakın o bilgisayarında sayısız tuşa basıp telefonumun verilerine ulaşıp yerimi bulmaya çalışma. Telefonum evimde. Ama ben orada değilim.

Sözlerin hâlâ kulaklarımda uğulduyor. Bir atış, iki atış, üç atış, dört... Sen fark etmiyordun ama değil mi?

Özür dilerim, bunları gelip yüzüne tükürürcesine söylemem gerekiyordu ama benim peşimden gelirdin ve bunu istemiyordum.

Üzgünüm Park Jimin.

KAYBETTİN.


Jimin okudukları yüzünden ağzı açık kaldı birkaç dakika. Bu gidiş onu çok yaralamıştı. Nefes alırken zorlandığını hissetti. Oturduğu oyuncu koltuğunda biraz geriye yaslandı. Dolan gözlerini bilgisayarın mönitöründeki masaüstünde duran Rosé'in fotoğrafına döndürdü.

" Seni böyle mi kaybettim?" diye mırıldandı titreyen sesiyle. Derin bir iç çekti. Gitmişti, Jimin daha tek kelime diyemeden gitmişti. 'Seni seviyorum' diyemeden gitmişti. Peki Rose'in yanına kâr kalacak mıydı bu gidiş? Bilmiyordu. Ama içindeki aşk Jimin'in canını çok acıtıyordu. Ama bu Rosé için en iyisiydi. Belki bu oyunu Jimin kaybetmişti ama Rosé kazanmıştı ya bu Jimin'e yeterdi.

" İyi bir adam olmaya çalıştım. Sadece senin için." dedi genç oğlan. Yanda duran kağıtlara ve kalemlere kısa bir bakış attı. Daha sonra tıpkı Rosé gibi eline bir kağıt aldı ve yazmaya başladı.

Jimin'den Rosé'ye

Kendimi değiştirdim. Sadece senin için. Ama şimdi kendimi kaybettim. Kendimi bilmiyorum. Sen kimsin? Gittiğim rotayı unuttum. Ne demem gerektiğini bilmiyorum. Yalnızlık beni bir gölge gibi takip ediyor. Ben bile kendimi bilmiyorum, aynaya karşı 'sen kimsin' diye sorguluyorum. Sen aksini iddia etsen de çok seviyorum seni. Sırf sen üzülme diye seni umursamayan bu kimliğe büründüm. Bir yalanı yaşıyorum. Bu çok aptalca, biliyorum. Kendimi kaybettim sen üzülme diye.

Gülümsemen için kendimden bile vazgeçtim. Sen bile anlamıyorsun beni, ne yapabilirim? Değiştiğimi, eski benden bahsediyorsun. Beni cidden tanıyor musun? Hayır mı? Ne demek hayır?

Aşk? Aşk da ne?

Belki görmezden gelirsem gidecektin ki ve gittin. Beni sen çok değiştirdin. Senden önce ben bencil bir adamın tekiydim. Şimdi senin için bizden vazgeçtim.

Ben çok tehlikeliydim senin için. Gitmen gerekiyordu. Benden uzak durursan daha mutlu olurdun. Geçmişteki hatalarımın bedelini ödüyorum. Peşimde bu kadar adam varken sen asla güvende olamazdın.

Peki şimdi söyle,

Kendimi mi kaybettim yoksa seni mi kazandım?


Park Jimin'in kaybolmasından üç gün sonra bu mektup Rosé'ye ulaştı. Genç kız bu yazanlara inanmak istemiyordu. Jimin'in kötü biri olduğuna inanmak daha kolaydı onun için. Akan gözyaşları dur durak bilmiyordu. Neler yazmıştı öyle. Şimdi suçluluk duygusu onu ele geçiriyordu.

" Bu oyunu yine sen kazandın Jimin. Her zamanki gibi." diye mırıldandı Rosé titrek bir sesle.

Her yerde aranan Park Jimin'den bir daha hiç haber alınamadı.

- THE END -

gunshot • jiroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin