jungkook kapıyı açtığında gelen taehyung değil yoongi'ydi ve gözünde bir morluk vardı. jungkook kelimenin tam anlamıyla donmuştu. yoongi'yi daha önce hiç böyle gördüğünü hatırlamıyordu. hiçbir şey demedi ve yığılmak üzere olan yoongi'nin kolunun altına girip onu odasına çıkarttı.
banyosundan ilk yardım malzemelerini aldı ve yoongi'nin yarasını temizlemeye başladı. ağlamamaya çalıştığı için konuşmak istemiyordu. yoongi'yi böyle görmek onu çok etkilemişti.
komodinin üzerinde bulunan bardaktan yoongi'ye su içirdi, yoongi konuşana kadar bir şey sormayı düşünmüyordu. ne yapacağını da bilmiyordu çünkü daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştı.
birkaç dakika sonra yoongi kendini toparlamaya çalıştı. "neler olduğunu anlatacağım ama lütfen biraz uyuyayım." jungkook yatağın üzerinden kalktı, yoongi'nin uzanmasına yardım etti ve odadan çıktı. o telaşla yeni bir yastık vermek bile aklına gelmemişti. tabii, bu yoongi'nin işine gelmişti. jungkook'un bebek kokusunu içine çekerek derin bir uykuya dalmıştı.
jungkook ise oturma odasında odaya dalıp ne olduğunu sormamak için zor duruyor, kendini yoongi'ye karşı aşırı ilgili göstermemek için sıkıyordu. doğrusu, bu çok zordu. hislerini söylemeye hiçbir zaman olmadığından daha da yakındı artık ve en ufak bir hareketinde bile iskambil kartlarından oluşan bir ev gibi, sağlam temeller attıkları o arkadaşlık yıkılabilirdi. jungkook için yoongi kıymetliydi, sonu ayrılıkla bitebilecek bir ilişki için onu kaybedemezdi.
düşünceleriyle saate baktığında yoongi'yi öyle görüşünün üzerinden yaklaşık 2 saat geçtiğini fark etti. odasına girip onu izlemek hiç fena fikir değildi doğrusu. ayrıca birçok bahane de bulabilirdi, jeon jungkook kendini bu tür günler için çok iyi eğitmişti.
sessiz adımlarla odasına doğru gitmeye çalıştı, odasının kapısını yine sessizce açmaya çalıştı ve işte hedefine ulaşmıştı. yoongi yüzü yatağın sağ tarafına bakacak şekilde uyuyordu. jungkook gülümsedi ve onun yüzünün hizasına eğildi. yatağa hafifçe başını koydu ve yoongi'yi izlerken o şekilde uyuyakaldı.
•
pekâlâ, yoongi uyandığında böyle bir manzara görmeyi beklemiyordu. başı çok ağrıyordu, vücudu sanki dayak yemiş gibi sızlı-
oh, bekleyin, bu zaten olmuştu. yoongi yaşadıklarını hatırlayınca yüzünü buruşturdu. son birkaç haftadır okulda olanlar yüzünden okuldan atılmaktan korkuyordu. ailesinin duyduklarında şaşırmayacaklarını biliyordu. yoongi ile bu konuyu hiç konuşmamışlardı ama anladıklarını biliyordu.
asıl sorun jungkook'a anlatmaktı. öfkeyle bir şeyler yapabileceğini düşünüyordu, belki jungkook ondan nefret bile ederdi. aklına son gelen şeyle kalbinde bir sızı hissetti. düşüncesiyle bile böylesine kötü hissediyorsa jungkook'a hislerini söylemeyi asla düşünmüyordu.
sağ tarafına baktığında jungkook'u gördü ve irkildi. yatağa kafasını yaslamış bir biçimde uyuyakalmıştı, yoongi'nin içini hüzün kapladı. jungkook oldukça yorgun olmalıydı fakat kendisinin gidecek başka yeri olmadığı için bencillik etmişti. annesi evde onu böyle görse büyük ihtimalle kavga ederlerdi ki yoongi'nin tek istediği huzurdu.
jungkook'un yanağına parmağını bastırdı ve jungkook gözlerini açtı. her zaman böyle olurdu, yoongi yine ona kocaman bir gülümseme vermeye çalıştı ama acıyan yüz kaslarıyla duraksadı. jungkook yoongi'ye baktı, olanlar henüz aklına gelmemişti. yoongi ile birbirlerine hiçbir şey demeden bakmaya başladılar, genellikle birlikte uyudukları gecelerin sabahlarında uyanana kadar böyle yaparlardı.
jungkook aklına gelenlerle gözlerinin dolmasına engel olamadı, yoongi'yi öyle gördüğünde kalbine büyük bir yük binmişti ve ciddi bir şey olma düşüncesi çok korkutmuştu. neyse ki yoongi oldukça parlak gözleriyle tam yanında uzanıyordu. "sen anlatana kadar sormayacağımı biliyorsun... ama anlatmak ister misin? lütfen." yoongi ona gülümsedi ve yatakta derin bir nefes alarak doğruldu. sırtı ağrıdığından bu pek mümkün olamamıştı.
"okulda bir kavga oldu ve bilirsin, bazen kendimi tutamıyorum ve ee... evet öyle." jungkook onun yalan söylediğini anlıyordu. yoongi ile birbirlerine hep dürüstlerdi ve ikisi de anlardı ortada bir yalan olduğunu. "tamam şimdi gerçek olayı anlat." yoongi gözlerini devirdi ve derin bir nefes verdi. "anlatmak istemiyorum işte neden hala zorluyorsun?"
"şöyle ki, bu gece büyük ihtimalle burada kalacaksın ve annem ve babam ve abim evde olacak ve onlara iyi bir yalan uydurmak için gerçeği bilmek zorundayım. yani, anlat hadi, yorma beni daha fazla." yoongi onun bu kadar hızlı konuşabildiğini hatırlamıyordu ve garip garip bakıyordu şimdi. "pekâlâ... okuldakiler hakkımda bir şey öğrendiler ve bir süredir olaylar böyle işte. okul yönetimi bir şeyler yapmak için uğraşıyordu ve bugün olaylar buraya kadar geldi. böyle öğrenmeni istemezdim ama biraz böyle oldu, üzgünüm."
jungkook'un kaşları hayretle havaya kalktı. yoongi az önce kendisinden bir şey sakladığını itiraf etmişti ve bu büyük ihtimalle 'jungcock'dan sakladığı şey ile aynıydı. "benden bir şey mi saklıyorsun yani? benim bilmediğim ne var peki?" yoongi sıkıntıyla bir nefes üfledi ve yataktan kalktı. pencereyi açıp sokağa bakmaya başladı. jungkook'a söylese neler olacağını bilemiyordu. "sana anlatamam. bu- bu benimle ilgili bir şey. henüz emin olmadığım bir şey. diyorum ya, böyle öğrenmeni istemezdim diye."
jungkook sıkıntıyla iç çekti ve örtünün altına girdi. yoongi ile tartışmak istemiyordu, yoongi'nin onu bir çocuk gibi görüp anlatmadığı şeylerden biriydi büyük ihtimalle. bazen böyle şeyler olurdu aralarında, jungkook her şeyi ilk yoongi'ye söylemesine rağmen yoongi ona bazı şeyleri son anda anlatırdı. gözlerinin dolmasına engel olamadı jungkook, yapayalnız hissediyordu yoongi ona bir yabancıymış gibi davrandığında.
"gerçekten, sana hazır olduğumda anlatacağım her şeyi. bunlar... bana bile çok fazla jungkook, öğrendikten sonra asla aramız eskisi gibi olmaya-" jungkook'un yüksek sesi yoongi'nin konuşmasını kesti. "birini mi öldürdün yoongi? bir katil misin? birine zarar mı verdin yoksa? uyuşturucu mu kullanıyorsun yoksa yanlışlıkla biriyle yatıp bir bebeğin yaşamına mı son verdin? bu saçmalıklardan hiçbirini yapmadın ve bana- bana aramızın bozulacağını söylüyorsun! ben... bırakamam seni, biliyorsun. neden böyle şeyler söyleyip beni üzüyorsun?"
jungkook'un sözleriyle yoongi kendini çok kötü hissetti ve ceketini alıp odadan çıktı. jungkook'a olan hisleri yüzünden kendini daha çok suçluyordu, genç olan büyük ihtimalle onu yalnızca asla kaybedemeyeceği ağabeyi olarak görmesine rağmen yoongi ona hisler besliyordu.
evin kapısını çarpmamaya dikkat ederek evden çıktı, nereye gideceğini bu kez iyi biliyordu.
••
düz yazı olan bölümlerin uzunluğunu nasıl buluyorsunuz? daha uzun ya da daha kısa olmasını istiyorsanız belirtebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crazy diamond ' yoonkook ✓
Fanfictionjungcock: dünyadaki en sert madde elmasmış jungcock: bugün kimya dersinde hocayla kavga ettim jungcock: çünkü seni görünce dünyanın en sert maddesi bende oluyor jungcock: görmek ister misin?