6

804 87 147
                                    

yoongi, yine kampüs çıkışı jungkook'un odasına damlamıştı. şu zamanlarda bunu yapmayı çok seviyordu çünkü jungkook bu aylarda dünyanın en güzel çocuğuna dönüşüyordu.

pekâlâ, bu bir bahaneydi çünkü jungkook yılın her mevsimi güzel görünürdü. sadece... yoongi'nin bahanelere ihtiyacı vardı.

"kapıda annenle karşılaştık, geçen kimya öğretmeninle kavga mı ettin?" jungkook yoongi'nin sorusuyla birkaç saniye dondu. tepki vermemesi işleri daha da zorlaştırıyordu. "eee... evet. çünkü... ödevlerimi kontrol etmesine rağmen yapmamakla suçladı beni." yoongi tek kaşını kaldırarak ona baktı, yalan söylediğinde anlayabiliyordu.

"nedense buna inanmadım, annen ona saygısızlık yaptığını söyledi. arkadaşlarınla birlikte. gerçeği neden söylemedin." jungkook alt dudağını dışarı doğru kıvırdı ve yoongi'ye baktı. "yaramaz bir çocuk olmak istemedim sadece." yoongi gülümsedi ve jungkook'a bir süre öyle baktı. jungkook onun bakışlarındaki duyguyu anlayamadı.

"hep yaramaz bir çocuksun biliyorsun, değil mi?" jungkook sırıtmaya başladı ve yoongi'nin üzerine atlayıp onu yatağa düşürdü. yoongi nefes alamadığını hissedince onu üzerinden itti. "jungkook, artık 10 yaşındaki küçük bebek değil 17 yaşındaki ergenin tekisin. nefes alamıyorum." jungkook'un koluna hafifçe vurdu, jungkook da onu kendine çekip sarıldı.

"ve sen bu ergene bayılıyorsun." yoongi diş etleri görünene dek gülümsedi. "evet, bu ergene bayılıyorum." bir süre birlikte sustular, jungkook ayağa kalkınca yoongi onu izlemeye başladı.

dolabından bir hoodie çıkarıp yoongi'ye verdi. yoongi anlamaz bakışlarla bakınca omzunu silkti. "gömlekle çok rahatsız görünüyorsun, kıyafetlerimden daima giyebilirsin, biliyorsun." yoongi derin bir nefes verdikten sonra gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. "hey! ne yapıyorsun?"

"soyunuyorum. üzerini değiştirmek isteyen insanlar böyle yapar." yoongi gözlerin devirdi, yıllardır birbirlerinin yanında üzerlerini değiştirirlerdi. "eee, ben çıkayım o zaman. yiyecek bir şeyler alayım. kalıyorsun değil mi?" yoongi onu onayladıktan sonra gömleğinin düğmelerini çözmeye devam etti. jungkook odadan çıkmadan önce son kez onun süt tenine baktı ve kapıyı kapattı.

evden çıkarken bir yandan rehberden jimin'in numarasını arıyordu çünkü geveze arkadaşı aklındaki bütün düşünceleri silecek kapasiteye sahipti. "jimin! ben jungkook, neler yapıyorsun?" karşı taraftan birkaç hışırtı gelince jungkook ona dikkat kesildi. "selam jungkook, seni yarım saat sonra arasam olur mu? taehyung yanımda... ve... bilirsin." jungkook gözlerini devirdi ve derin bir nefes alıp verdi. "ah, evet, üzgünüm. eğlenmenize bakın, yarın konuşuruz."

pekâlâ, evden bir anda çıkmıştı ve yoongi onun odasında tek başındaydı. jungkook oraya dönmek istemiyordu çünkü sertleşmişti. yoongi'den nefret ediyordu, yoongi'den çoğu zamanlar nefret ediyordu. markete girdi ve kafasını dağıtmak için reyonlar arasında dolaşmaya başladı. bir yandan da yiyecek bir şeyler alıyordu. yoongi'yi düşünmek istemiyordu, bütün gece onunla kalacağını düşünmek istemiyordu.

tamam, bu zaten yaşanan bir şeydi ama bilirsiniz, son zamanlarda çok görüşmüyorlardı ve jungkook'un daha önceleri ondan sakladığı bir sırrı yoktu. bu, kendisini zaten berbat hissetmesine yol açıyordu.

eve geri dönerken suratı asıktı çünkü böyle bir şeye giriştiği için pişmandı. yoongi ondaki durgunluğu fark etmişti. jungkook anlatmadan sormayı düşünmüyordu, berjerde otururken jungkook gelip yanına yerleştiğinde emin oldu bir şeylerin yolunda gitmediğine.

"seni çok seviyorum. ne olursa olsun, bunu bil." yoongi'nin sözleriyle jungkook daha çok büzüştü oturduğu yerde. "berbat bir insan olmama rağmen mi?" yoongi onun söyledikleriyle kaşlarını çattı. "berbat biri değilsin ama berbat biri olsan bile evet, seni çok seviyorum." jungkook küçücük koltukta ona sarılmayı denedi ama ikisinin arasında sıkışan kollarına yoongi'nin gülmesiyle bu düşüncesinden vazgeçti.

"gülmesene. git başka yere, kolum acıdı." yoongi koltuktan kalkıp jungkook'un koluna bir öpücük kondurdu. "acısı geçti mi jungkook-ssi?" yüzündeki sahte şefkat ifadesi jungkook'un sinirini bozmuştu. "canını yakmamı ister misin yoongi? ben de iyileştirebilirim. bilirsin, kendime özgü yöntemlerim vardır." yoongi'nin kaşları alayla havalandı. "yaa, demek öyle. nasıl iyileştiriyorsun? sümüklerinle mi?"

jungkook alınarak koltuktan kalktı ve yoongi'nin kahkahası odada duyuldu. "küçük bir çocuk değil yetişkinim ben. gayet de güzel iyileştiririm." yoongi ciddileşti ve yeniden koltuğa yerleşti. "öyle güzel bir çocuksun ki iki lafıma öfkeyle tahrik oldun ve koltuktan kalktın. çok sevimli bir çocuksun jungkook, farkında bile değilsin." pekâlâ, jungkook sadece öfkeyle yoongi'ye karşı tahrik olmuyordu. aslında, jungkook yoongi'ye karşı birçok zaman tahrik oluyordu ama bunu yoongi bilmese de olabilirdi.

kendisinin de dediği gibi dünyanın en sert maddesi elmas değildi ve bunun tek sorumlusu min yoongi'ydi.

••

crazy diamond ' yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin