1; Storm Miracle

829 71 37
                                    


Chan bilgisayar klavyesi üzerindeki parmaklarını hareket ettiremediğini fark edince dalgınlıkla irkildi. Zihninde dönen seslere o kadar odaklanmıştı ki yazmayı unutmuştu. Kafasındaki karakterlerin kendi hikayelerini yaşamaya devam ettiklerinin farkındaydı ama onlara yetişemedi. Yazmak istediği onca cümleyi sadece gözlerini kapatarak susturdu. Sıkıntıyla bir nefes aldı ve sandalyesinde geri yaslandı.

Küçüklüğünden beri hep yazar olmak istemişti. Yazı yazmayı öğrendiği an her bulduğu kağıda kısacıkta olsa bir şeyler yazmış hep aklında yeni karakterler oluşturmuştu. Yıllar sonra bilgisayarının başında bir cümle bile yazamayan bir yazardı. Birkaç kitabı satış rekorları yapmış, aylarca imza buluşmaları yüzünden yorulmuştu. Kendine uzun bi ara için izin verdikten sonra ise burdaydı. Aklındaki binlerce düşünceyle kağıda hiçbir şey yazamadan öylece boş ekrana bakıyordu.

Sinirle mırıldanıp yerinden kalktı. Saat oldukça geç olmuştu ve sinirini yatıştıracak şekilde sert yağmur damlaları penceresine vuruyordu. Şimşek sesi ile koridor boyunca yürüyüp mutfağa girdi. Daha bir cümle bile yazmadan uyuyabileceğini düşünmüyordu bu yüzden kendine bir kahve yaptı. İçinden düşüncelerinden kurtulmak için şarkı mırıldandı.

Sıcak suyu kahve tozunun üstüne boşaltırken esnedi yorgunca. Yağmurun daha çok şiddetlendiğini duyabiliyordu. Kahvesinide alıp mutfaktaki balkona ilerledi. Her yer ıslaktı ve toprak kokusu yüksek bir dairede olmasına rağmen ona ulaşıyordu. Gözleriyle balkondaki masasını ve küçük sandalyesini inceledi. Oldukça ıslanmışlardı. Sonra gözüne sandalyenin üstündeki parlayan detay takıldı. Ne olduğunu anlamak için ona yaklaşırken mırıltılar duymuştu.

Sonunda onu net görebilecek kadar yaklaştığında şok içindeydi. Neredeyse eli boyutunda kanatları olan bi insanla karşı karşıyaydı. Sarı saçları simler sayesinde parlıyor üstündeki minik pastel yeşil giysiler ıslandığı için eskimiş gözüküyordu. O minik kanatları ve çilleri ile çok güzel gözükmüştü Chan için. Sonrasında bu parlak insan ona döndü ve beklemeyeceği bir şey yaptı.

"Bana yardım eder misiniz?" Chan bu kibar sesle irkilip geri kaçmaya çalışırken elindeki kupadaki kahve buna izin vermemiş minik insanın üstüne dökülmüştü. Ondan acı bir bağırış duyduğunda hala varlığından tam olarak emin olamasada endişelendi. "İyi misin?" Chan daha sonra ne yaptığını fark edip "Sen gerçek misin?" Diye sordu korkarak. Küçük olan ellerini kendine sararken konuştu "Sadece seninle içeri gelsem olur mu?"

Chan uykusuzluğun ona gösterdiği bir hediye olduğunu düşünsede miniği avucundayken içeri aldı. Küçük olanın soğuktan titrediğini ve kahve yüzünden yapış yağış hissettiğinin farkındaydı. Bu yüzden gerçekliğini sorgulamak yerine onu evinin banyosuna götürdü.

Mermer musluğun yanına minik olanı bırakıp dolaplarda peçete ve havlu aradı. Onu güzelce kahveden temizledikten sonra saç kurutma makinesini çıkardı. Minik olan gördüğü şeyle irkilip geri kaçarken "Lütfen beni öldürme" diye mırıldandı. Büyük olanın onu nazikçe temizlemesini sevmişti ve şimdi ölmek istemiyordu. Chan onu korkuttuğunu fark edince endişelendi. "Hayır, hayır seni öldürmeyeceğim"

Ona güven vermek için makinayı açıp eline tuttu. Gürültü yine minik olanı korkutsada hiçbir şey olmadığını görüp merakla yaklaştı. "Daha sıcak hissedersin, sorun olmayacak" diyerek açıkladı meraklı bakışlara. "Tamam" minik onu onaylayıp kafasını sallarken izin verdi. Chan'ın onu elindeki korkunç aletle ısıtmasına izin verip bekledi. Şimdi daha iyi hissediyordu.

Sarışın olan sıcakla mayışmışken büyük olanın etrafı toplayışını izledi. Sonrasında gözlerini ona diktiğinde büyüğün ondan cevaplar istediğini anlamıştı. Oturduğu yerden kalkıp parmak ucunda elini uzattı. "Ben Felix, çiçek perisiyim"

 Coffee [Chanlix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin