SÜPRÜZ BEN GELDİM.
Başlama tarihlerimizi bırakalım .
İyi okumalar...
"Yusuf kurban olsun bu can sana ama isteme bunu benden" inatla gözlerini Fırat nehrine dikmiş sevdama daha da yandım. "Dedim diyeceğimi, ben seni kimseye yar etmem," Yusuf inada binmişti yine.
"Oda itemiyor Yusuf'um yeminle hem bilmez misin biz onla kardeş gibi büyüdük bakar mı bana öyle," Yusuf hiddetle bana dönünce bir adım geriledim. Gözlerinden ateş çıkıyordu.
"Sevda kardeşçe büyüme dinler mi? Melek de bana ben bakabildim mi sana öyle. Nasıl lan nasıl eminsin bu kadar. Bir hafta Melek'im bir haftaya düğünün olacak. Benim dokunmaya kıyamadığım saçların o adamın yastığına ah ulan. Yapma gel kaçalım gidelim kim bulabilir bizi bulsalar kim kıyabilir sana senin beni bırakıp o adama gitmeye gönlün varsa gelme Melek. Ben giderim buralardan görmezsem seni belki katil olmamda deli olurum," gözleri dolu dolu onun olmam için yalvaran adama baktım.
"Düğün zamanını uzatmış Sertaç bir çare bulunur diye" elleri iki yanında yumruk olurken iki adım geriye gitti. Sinirliyken durmazdı yanımda. "Gülüm neyin ısrarı bu adam çare için değil sen ona ısın diye yapıyor bunları, anla artık Melek." Sertaç bizi biliyordu yapmazdı. "Bir çaresi olur aileler sakinler," arkasını döndü bana, ağlıyordu ve bunun beni ne kadar üzdüğünü de biliyordu.
"Tamam, Melek sana mühlet bul çaresini şimdi git de baban kızmasın," bana ilk defa sırtını dönmüştü sevdiğim adam. Ben de dediklerinde haklı olduğu için ilerlemeye başladım beni bekleyen arabaya. "Seni seviyorum" diye bağırdım hiçbir zaman bunu söylemekten gocunmamıştım. "Senin için ölürüm" aldığım cevapla biraz daha kırıldım. Keşke sözleri bu kadar gerçek olmasaydı beni sevmeseydi de bu kadar kırılmasaydık. Arkama bir dönmedim dönseydim bir bıçak da ben saplardım ailemin sırtına.
*****************************************************************
"Olmayacak diyorum sana yapmayacağım bunu." Genç adamın sesi bütün Rıha'yı inletmişti. İlk defa sesi yükselmişti babasına Ağasına karşı. "Olacak lan sana fikrini soran oldu mu?" babasının da ondan pek bir farkı yoktu. Kandemir konağının arka bahçesinde iki adam kafa kafaya vermiş yeri göğü inletiyorlardı. "Ne demek ya ne demek, bu düğün benim olacak istemiyorum." madem ağaydı sözü dinlenecekti. İlk defa bir işe yarayacaktı şu Ağalık denen illet.
"Evleneceksin" babasının hiddetine karşılık vermemek için gözlerin yumdu genç adam. "Evlenmeyeceğim siz görmüyor musunuz biz istemiyoruz." Melek eriyordu gözlerinin önünde görmüyorlar mıydı? "Ben bu aileye düşman olmayacağım" kırk yıllık dostlarıyla hasım olmaya niyeti yoktu. "Olmayın anlaşın ne kan dökülsün ne de berdel olsun" şansını zorluyordu adam son kez. "He 40 yıllık töre sen dedin diye değişecek öyle." Babası onunla dalga geçiyor gibiydi. Olmayacağını oda biliyordu en azından şansını denemişti.
"Başka bir kız aşiretten her hangi bir kız. Melek harici herkesle evleneceğim." Meleğine kıymayacaktı. "Zarin olur oda amcakızı diye." Doğru duymuştu değil mi? "Ne! Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz o daha çocuk oyun yaşında nereden bilsin evlilik ne. Sizin Allah'ınız yok mu baba siz korkmuyor musunuz? Bu günü yaşayıp yarını unutmayın." Zarin daha 11 yaşında bile yoktu. "Kan mı dökülsün Sertaç bacını mı gömelim." Her şey onların yüzündendi evet ama kendi canına da kıyamıyordu adam.
"Bana mı sormuş" dedi adam içinin soğuması için biraz onunda acı çekmesi gerekti. Yaptıklarının nelere mal olduğunu bilmeli boş boş yaşamamalıydı. Pencerede onu izleyen kız kardeşine dönmeden devam etti sözlerine. "Kardeşim dediğim adama kaçıp nikâhını girerken bana mı sormuş. Onayımı mı almış fikrimi mi önemsemiş. Gelip bana kendini dökmüş mü? Yardım edeceğimi bile bile başına buyruk hareket ederken bana mı danışmış." Gerçekler buydu ama bu ona kıyabileceği anlamına gelmezdi. Ona kıyamadığı meleğinin canını acıtacağı anlamına da gelmezdi. Adam öyle sıkışmıştı ki ne çıkabiliyordu ne kalabiliyordu.
"Sana son sözüm Sertaç o kız bu eve öyle de böyle de gelin olacak" dedi tek kaşı tehdidini tasdiklercesine kalkarken. Biliyordu ne demek istediğini sen evlenmezsen Barlas'ın hayatı mahvolacak demekti bu. "Benim de sana son bir sözüm var Meleğin ahı kalmaz baba. Mutluluk haram bundan sonra Kandemirler de Bekiranlara da. Meleğin gözyaşının hesabını vermeden ölemeyeceğiz." Öyle de olacaktı. Meleğin ahı tutacaktı. Cehennem daha yeni başlıyordu.
*****************************************************************
"Barlas" dedi küçük kız saçını parmağına dolarken. Lüle lüle saçlarını Barlas'ın da çok sevdiğini biliyordu ama ilgisini çekemiyordu bu gün. "Ne var Zarin" diye söylendi adam. Kız onun öfkesini hissedebiliyordu. "Melek ablam neden hep ağlıyor." Barlas sonun da ona dönmüş zeytin bakışlarını ona çevirmişti.
"Bilmiyorum" dedi genç adam çaresizce. Çok iyi biliyordu aslında her şeyi ama kimsenin elinden hiçbir şey gelmiyordu. Hele Sertaç onu uyarmışken karışması doğru olmazdı. "Ben biliyorum ablam Sertaç abiyle evlenmek istemiyor neden onu evlendirmek istiyorlar. Ablam Yusuf abiyi severken hem de" kız yanında ki adamın koluna yasladı başını yorgun düşmüştü bedeni.
"Sus Zarin bir daha kimsenin yanında söyleme böyle şeyler bunlar büyükleri ilgilendirir." Adam bir yandan da gözleriyle etrafı tarıyordu şükür ki duyan olmamıştı. Ya da genç adam geç kalmıştı görmek için. "Üff Barlas çok sıkıcısın bu gün" daha bir ayrı sıkılmıştı küçük kız bu gün. Hem babası da ona verdiği sözü tutmamış Melek ablasının ağlamasına engel olamamıştı.
"Kusura bakma canım tövbe ya şaka mısın kızım sen kapa çeneni de otur" genç adam bıkmıştı artık bu küçük kıza bakıcılık yapmaktan. Sanki başka işi yokmuş gibi. "Barlas babamlara söylesek ya Melek ablam ağlamasa da evlenmese de. Biz evlensek valla bak ben hiç ağlamam hemen evlenirim senle hem benim Yusuf'um da yok. bir tek sen varsın hem ben çok tatlıyım lüle lüle saçlarım var sen de çok güzelsin zeytin gibi gözlerin var."
Adamın gözleri parlamıştı işte ona gülümsüyordu. "Erkek adam güzel olmaz bir kere yakışıklı olur" dedi. Tek takılması gereken yer burasıymış gibi. "Hiç te bile annem olur diyor. Hem ne diyorsun evleniyor muyuz? Hem Barlas hatırlamıyor musun benim senle iki tane bebeğim var bizi nasıl unutursun" dedi.
Barlas'ın aklına kızın en son ağlamasına dayanamayıp da oynamayı kabul ettiği oyun geldi. Orada bebek kızları olmuştu ve annesi gibi hamile olmak istediği için bir tane de karnında bebek varmış gibi yapmışlardı. En son Fırat onları yakalayıp rezil etmişti. Hep Zarin 'in suçuydu annem ve babam gibi deyip yapışmıştı genç adamın dudaklarına. Onun ne suçu vardı. Fırat sorduğundaysa saçmalayıp şekerin tadına baktım demişti.
Şimdi ki aklı olsa öyle bir şey yapar mıydı? Yapardı ya neyse. "Evlenek" dedi kız sorusunu yenileyerek başını çevirerek kızın tatlı gülüşünü gördü. Yüzünde ki ifadeyi silmeden yanından kalktı. "Bunu kimseye söyleme" dedi sert bir sesle. Konağa ilerlemeye başladı.
Konaktan çıkan Zarin 'in annesini görmüş ve bakıcılığını kendi kendine sonlandırmıştı. "Çünkü ben bir cadıyla evlenmeyeceğim" dedi yüzünde günlerdir ilk deha çıkan gülümsemeyi silememişti genç adam. "Şaka yaptım ben de zaten" diye bağırdı kendi küçük gururu büyük kız.
*****************************************************************
Ve böylece temelleri onlardan habersiz atıldı. Kim bilirdi ki 11 yaşında ki bir kız çocuğunun sözlerinin gerçek olacağını.
# Yeniden herkese merhaba buradan aklımda ki kurguların tanıtımını yapıp yakında yazmaya başlayacağım. Tanıtımı beğendiyseniz beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Diğer hikâyelerime de göz atmayı unutmayın. Bölümler en kısa zamanda gelmeye başlayacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞTEN GELECEĞE AŞK
RomanceHikayeyi beğeneceğinizden eminim gecikmiş bir aşk hikayesidir. yaşanamayan aşklar ve yaşanmaya zorlanmış aşklar vardır. Biraz geçmişe inip çabucak geleceğe gideceğiz. Bu berdel değil geçmişte verilen sözün tutulmasıdır. Kitap Urfa'da başlayıp istanb...