1.Bölüm

79 25 5
                                    

Şirketten bir hışımla çıkıp kendi çapımda komik küfürler ediyordum. O çakma sarışın sekreter olacak kadın benim özenle hazırlanmış o biçim SV mi daha kapağını bile açmadan göz gezdirmiş ve beni yeterli bulmamıştı.

Bir milyon katlı şirketin döner kapısından  çıkıp otobüs durağının bulunduğu köşeye hızla yürümeye başladım.

Bu ay denediğim dördüncü şirketti bu ama canına yandıklarım beni işe alma zorunlulukları olmadığından yüzüme bile bakmıyorlardı. Her gittiğim şirket bana deneyimim olup olmadığını soruyordu.

Benim ise tek bir deneyimim bile yoktu.

"Ama ben de Mine isem bu oyunu bozarım."

Sağ ayağımı öfkeyle kaldırıp hırsla yere vurdum. Kendimi sakinleştirmem  gerekiyordu. Ama o kadar sinirliydim ki en azından, son dönem derslerime baksalardı.

Okulu bitirip iş bulamazsam nasıl deneyim kazanabilirdim ki?

Oysa şirket sahiplerinin umrunda bile değildi.
Otobüs durağına vardığımda evime giden son otobüsün de kalkmak üzere olduğunu fark edip depar atarak koşmaya başladım.

Neyse ki yetiştim, küçük ve eski otobüsün tıklım tıklım dolu olduğunu fark etmem tabi ki zaman almadı. Otobüs şoförü dahil herkes canından bezmiş gibi bir bıkkınlıkla bana bakıp işlerine geri döndüklerinde (yani herkes dışarı bakmaya devam etti) ben de kolumda asılı olan kendimden çok ona bağlandığım çantamı açtım (yargılamayın arkadaşlar burası büyük bir  şehir ne olacağı belli olmaz. Gerçi çalınsa da hırsıza rezil olacağımdan... neyse biz hikayeye dönelim.) ve sayılı olan bozuklukları elime toplayıp şoföre uzattım. Neyse ki para yetmişti.

---

Evine geldiğinde kapısına iliştirilmiş elektrik faturasını gördü. Çantasından çıkardığı anahtarını uğraşmadan kapının anahtar boşluğuna sokup çevirdi. Kapı açılır açılmaz içeri girdi ve hızla kapıyı kapattı. Bir odalı evinde yatak odasına doğru  yürüdü. Çantasını gelişi güzel yere atıp yatağa oturdu. Elektrik faturası hala elindeydi. Yüzüne çevirip üç rakamlı numaraya baktı. Ağladığını hıçkırıklarına karışan göz yaşlarında fark etti. Bir an da bu histerik ağlama başlamıştı. Ağlamak için bir sebep bulamadı için de o da ağlamayı kesip kahkahalarla gülmeye başladı. Yaş, yüzüne inat kulaklarına varan gülüşü onun şimdi ki halini tuhaf bulmasına yetiyordu. Ama kendini sorgulayacak değildi. Yerde bekleyen çantasını aldı. Çantasında sadece küçük rengi solmuş cüzdanı ve iş için evrakları vardı. Cüzdanını açıp içine baktı. Otobüs için  biraz bozuk para ve elinde kalan son parası olan elli lira...

Az önce ki haline geri dönüyordu. Bugün  zaten ruh hali ağlamaklıydı. Kendini şirkete giderken dizginlemiş eve gelene kadar da tutmuştu. Cüzdanını kapatıp çantasına attı. Yatağına uzanıp cenin pozisyonuna geldi. Ve duygularını rahat bıraktı.

Karanlıkta uyandığında bir sesin evi delip geçtiğini duydu. En son hatırladığı ağlayıp uykuya daldığıydı. Cep telefonu hala çalmaktaydı ama kimseyle konuşmak istemiyordu. Muhtemelen ailesi arayıp günlük rapor isteyeceklerdi. Mine buna katlanamayacığını hissetti. Zaten telefonda nihayet susmuştu. Ağlamaktan boğazı kurumuş genzi tıkanmıştı. Lambayı açarak yolunu bulmaya çalıştı. Antreye çıkıp bitişiğinde bulunan tuvalet ve banyonun bir olduğu bölüme geçti. Lavaboya yaklaşıp suyu açtı ve düşünmeden suyu yüzüne çarptı. Aynaya baktığında saçları dağılmış gözleri kıpkırmızı olmuş kendini gördü.

Kendine bakmaya dayanamayıp kapının yanın da bulunan havluyu çekip yüzüne bastırdı.

Banyodan çıktığında aç olup olmadığını kontrol etmek istemişti ama ne buzdolabın da yiyecek birşey vardı ne de yiyecek takati.

Köşkte ki Yabancı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin