2.6

6.2K 382 164
                                    

sıradaki ficim hangi ship üzerine kurulu acaba?

"Hocam, çok özür dilerim ama başım çok ağrıyor. Yarın telafi edebilir miyim?"

Bay Lee anlayışla başını sallayıp dudaklarını araladı. "Basket maçını izlemeye gideceksin değil mi? Kaçırma yakışıklıları."

"Hocam!" utançla karışık sitemim onu güldürürken kapıyı aralamadan önce tekrar konuştu. "Jungkook'a Mark hocasından selamı olduğunu söyle. Derslerimden kaçıyor, almıyım ayağımın altına. Aynen böyle ilet."

Gülerek baş selamı verdikten sonra hızlıca sınıfıma çıkıp defterlerimi çantama yerleştirdim. Aynı çabuklukla basket sahasının olduğu bahçeye çıktığımda gördüğüm kalabalık afallamama neden olsa da içlerinden geçip kızların yanına oturdum.

"Gelmeyeceksin sanıyordum, Jungkook çok sevinecektir" Jimin'e gülümseyip sahaya döndüm.

Taehyung kalabalıktan hoşlanmıyordu, nasıl hissediyordu acaba. Gergin, stresli, huzursuz? yüzünden sadece çatık kaşlarıyla birlikte konsantre olduğu anlaşılıyordu.

Karşı takım bir basket attığında Taehyung bir elini saçından geçirip diğer eliyle tişörtünün eteğinden tutup alnını sildi.

"Ye bir de istersen Jennie" Seokjin kızları dürterek benimle dalga geçtiğinde göz devirip asıl odağıma geri döndüm.

Gözleri tribünleri dolaşıyordu. Benim üstünde durduğunda samimi olduğunu düşündüğüm bir gülümseme sundum. Şaşırmış gibiydi, tek kaşını kaldırıp gözlerini kıstı. Ardından maça geri döndü.

-

Jungkook'un takımı öne geçtiğinden beri Lalisa ve Seokjin yemek tartışması yapıyordu. Jungkook beni gördüğünde beş yaşındaki bir çocuk gibi iki elini havaya kaldırıp, zıplayarak sallamaya başlamıştı.

Taehyung ise maça odaklanmak dışında başka bir şey yapmamıştı.

"Taehyung'a baksana, buraya geliyor." Anlamsızca kaşlarımı çatıp sahaya döndüğümde yarıya geldiklerini, molaya girdiklerini anladım.

Taehyung merdivenleri ikişer atlayıp önüme geldiğinde ayağı kalktım. "İyi gidiyorsunuz."

Bir anda eğildiğinde refleks olarak geri çekildim. Gözlerini ayağıma diktiğinde anladım. "İyiyim Taehyung, neredeyse geçti bile."

Tatmin olmuşçasına ayağa kalkıp burukça gülümsedi. "Geldiğin için teşekkür ederim. Yansıtamasam da mutluyum."

Gülümseyip omzunu güven verircesine sıktım. "Bu maçı almazsanız bozuşuruz, anlaşıldı mı?" Kaşlarımı çatıp kızıyormuş gibi yaptığımda gülüp saçlarını karıştırdı.

"Yemeği ben seçerim." Sahadan düdük sesi yükseldiğinde bir şey demeden hızlıca yerini almıştı. Yemek mi dedi o, ne demek bu? gelecek miydi?

-

"Ben seni salak biri sanıyordum. bizimkilerin aksine bayağı zekiymişsin." dedi Namjoon ağzına attığı pizzayla beraber.

Maçı kazanmışlardı, Taehyung da gelmeyi kabul etmişti. Kendimi gururlu bir anne gibi hissediyordum, çocuğu ilk maçını kazanmış ve yeni arkadaşlar edinmiş bir anne.

"Jennie, salak mısın kızım?" Yediğim hakarete karşı suratımı buruşturup Yoongi'ye baktım.

Kaşlarıyla önümdeki salatayı gösterdiğinde gülümsedim. "Annem formuma geri dönmem gerektiğini yoksa evde kalacağımı söyledi."

Jungkook gülmeye başladığında ağzındaki butun kemiğini çıkardı. Kafama yediğim yastık aracılığyla masayla yüz yüze geldim. Masadakiler gülmeye başlamışlardı.

"Yalan söyleme küçük iguana, ayı gibi oldun yakında yuvarlanmaya başlayacaksın dedim."

Dudaklarımı birbirine bastırıp anneme döndüm. Evet, annem hoşlandığım çocuğun önünde beni rezil ederek harika(!) bir şey yapmıştı.

"Ben de seni seviyorum güzelim"

"O değil de Taehyung, sesin çok güzelmiş. Jennie bahsetti." Tabii ki annemin yanında arkadaşlarım eksik kalmamalıylardı.

Taehyung tek kaşını kaldırıp bana baktığında saçımla yüzümü gizleyip salatama gömüldüm.

"Yani, abartılacak kadar değil."

"Bakın ben demiştim, Jennie her şeyi abartıyor diye. Çünkü kimse benden daha yakışıklı olamaz."

Ağzımda aldığım pizzayı Jin'in ağzına sokarken aynı zamanda söyleniyordum. "Aç değil misin sen? yesene hadi"

"O hep aç Jennie." Konuşan Chaeyoung'du.

"Ay bir an gençleştim, ee var mı aranızda kumrular?"

"Kumru? sipariş etmemiştik ama canınız çektiyse edelim Bayan Kim."

"Şu an tüm gençliğimi sömürdün Jungkook."

-

"Hoseok seni dövmeden önce şu ayağını artık herhangi bir yere koyar mısın?"

Lalisa ve Seokjin'in ısrarları sonucu bir kutu oyunu oynamaya başlamıştık, daha doğrusu başlamışlardı.

"Yoongi elini götüne sokarım kapa çeneni."

"Zaten kafan götüme yapışık amına koyayım."

"Susun da oynayın. Yoongi, sol ayak sarı." araya girdi Lalisa.

"Ananın a-"

"Hop, ben de buradayım." diye seslendi annem mutfaktan. "Seokjin sen iyi bilirsin, bu tavuk fırında mı yapılmalı?"

Seokjin annemin yanına gittiğinde gözüm çapraz koltuğumda oturan kişiye kaydı. Memnun ve eğleniyor görünüyordu, en azından onun için yararlı bir şey yapabilmiş olmak beni de mutlu ediyordu.

Pofuduk terliklerimi ayağıma geçirdiğimde Jungkook kolumu tutup sorgular şekilde bana baktı. "Hava alacağım biraz, Yoongi'nin kıçını görmek içimi kararttı."

Gülerek kolumu bıraktığında kapıyı aralık bırakıp bahçedeki sandalyelerden birine oturup başımı göğe çevirdim. Aklım bu sıralar neden bu kadar karışıktı? Neden üstümde çok fazla sorumluluk hissediyordum? belki de yüzlerce soru cevabını bekliyordu.

"Sıkıldın mı?" dedi yanıma oturan beden. İki elini sweatshirtünün içine sokmuştu.

"Hayır, onları böyle görmeyi seviyorum." Hiçbir şey demeden benim gibi yıldızları izlemeye devam etti.

"Burada mı kalacaklar?" bir süre düşünüp başımı kaldırmadan ona döndüm. Ressamlara ilham kaynağı olabilecek gibiydi.

"Bilmem, kafalarına göre takılırlar. Sen?"

"Eve gitmem gerekicek, Yeontan'ı yalnız bırakamam." Başımı anlayışla salladım.

İç çekip başını benim gibi çevirdi. Dudaklarını aralayıp düşünmeye başladı.

"Yarın abimin doğum günü" dedi titrek sesiyle. Gerçekten abisi hakkında hassas olmalıydı.

"Benimle gelir misin?"







finale son dört bölüm,

iyi geceler.

-wie

chit chat ❀ taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin