Bir anda paniklendim ve Selim'in patiklerini giyip dışarı çıktım. Selim ne zamandan beri patik kullanıyordu ki? Ama yumuşacıktı. Aşağıya indiğimde kapının önünde oturuyordu. Sonra kapıyı açar açmaz ayağa kalktı. Sonra kapıyı yavaşça dışardan kapadım. Sonra kapıdan biraz uzaklaştık.
-Evet ne oldu?
+O çocuğun seninle aynı yerde ne işi var?
-Birincisi senin "o çocuk " Dediğin kişinin ismi Mert. Ayrıca neden bizimle kaldığınında havaalanında söyledim dinleseydin.
+Ben seni her zaman dinledim.
-Belli. Hem sen benim neyim oluyorsun da bana karışma cürretinde bulunuyorsun?
+Ne demek "sen benim neyim oluyorsun?"
-Bildiğin sen benim neyim oluyorsun? Demek.
+Bak özür dilerim. Her yaptığım şey için.
-Bok ozor dolorom hor yoptoğom şoy oçon. Beni rahat bırak tamam mı? Başkasını bul Senden Nefret ediyorum. Anla!!
+Gitmemi mi istiyorsun?
-Evet.
+Tamam. Ama son bir şey daha. Ben seni hala seviyor olacam.
...Dedikten sonra arabasıyla buradan uzaklaştı. Arkamı döndüğümde Mert ile karşı karşıya geldim. Korkmuştum. Sonra tam içeri ilerliyorken kolumdan tutup beni durdurdu.
"Eğer sizi rahatsız ediyorsak gidebiliriz." Dedi. "Hayır. Kalabilirsiniz... Neyse ben biraz uyuyacağım sabah konuşuruz." Dedim ve yukarı çıktım.Yatağımın içinde sessizce ağlamaya başladım. Ağlamak istemiyordum. Bütün gece uyanık kaldım. Sabaha karşı bir anda öksürmeye başladım. Sonra Selim'in odasına gidip ilaç dolabı nerede diye sordum. "Koridorun sonunda" diyince tekrardan Selim'in yumuşacık patiklerini giyip koridora doğru yürüdüm, yürüdüm, Yürüdüm.... Ohh be sonunda geldim. Evet dolabın kapağını açtığımda sadece iki tane hap kutusu vardı. Uyku hapı ve ağrı kesici. Tek çarem Ağrı kesiciyi. Aslında biraz uykuyada ihtiyacım vardı. Yatağıma geçip öksürmeye devam ederken içeri Mert girdi:
-İyi misin?
+Galiba üşüttüm.
-Böyle bu soğukta kısa kol ve çıplak ayakla gezersen olacağı bu. Sen söyle şu battaniyeler nerde?
+Şurdaki dolapta.
-Hah! Tamam şöyleeee sarıl şu battaniyeye. Afferin. Bak işte kolun Açıkta kaldı. Bekle. Şunuda şöyle sardıkmııı tamam. Şimdi artık sana bişey olmaz.Sadece kafam gözüyordu. Kıpırdayamıyordum. Elimi çıkarmaya çalışıyordum ama bu bir mucize olurdu. Ama nasıl olduysa yatağa yatmayı başardım. Ama Sırt üstü yatabiliyordum. Ne sağa ne de sola dönemiyordum. Ama hala öksürmeye devam ediyordum. Sonra "Meeeerrt!!" Diye bağırdım. Koşa koşa bir telaşla geldi "Ne oldu?!?". "Ben hala öksürüyorum ve garip ama hala üşüyorum" dedim tavana bakarak. Sonra Yanıma geldi bir battaniyede o Aldı. Evde ne kadar çok battaniye vardı. Battaniyeyi aldıktan sonra beni kucağına Alıp yatağın biraz sağ tarafına koydu. Sonra kendisi battaniyeyi üstüne örterek bana sarıldı. Kısık bir sesle "Ne yapıyorsun?" dedim. "Sana sarılıyorum artık üşümezsin" dedi. Gerçekten de üşümüyordum artık. Son bir kaç kez daha öksürükten sonra beraber uykuya daldık. Sabah saat 8 gibi kapı çaldı ve Yağmur kapıyı açtı. Kapıda Deniz vardı. Bir sinirle Yağmur'u yere ittirip ayaklarını sert sert yere vurarak yukarı çıkıyordu. Benim odama girdiğinde ben ve Mert hala uyuyorduk. Deniz şoktaydı.
Deniz şoktayken arkadan Koşarak Yağmur içeri Ağlayarak girdi. "Abi bu beni ittirdi" diye ağlamaya devam etti. Mert ayağa kaltığında Deniz,Mert'in üzerine atladı. Ben hala öküz uykumdan uyanamamıştım. Arkada bunlar kavga ederken ben hala uyuyordum. Yağmur hala Ağlayan gözlerle Yanıma geldi ve üstümdeki battaniyeyi açıp beni sarstı. Uyandığımda "kavga ediyorlar!" Diyip Mert ve Deniz'i gösterdi. Tam da o sırada Selim eline silah Alıp büyük bir telaşla geldi. Onlar orda hala kavga etmeye devam ederken ben hemen Selim'in yanına gidip "Çabuk o Silahı sakla ve bu kavgaya girme polis çağırma ve aşağıda salonda dur. Selim bana bak sakın Kahramanlık yapmaya kalkışma. Dediğimi yap" dedi. Ve Aşağıya indi.