Fındıkkıran Asker

331 26 18
                                    

Elimde tuttuğum çiçek buketini sıktığımı kırmızı kağıdın hışırtısıyla fark edebilmiştim anca. Eğer çiçekler konuşabilseydi sanırım en büyüğünden bir çığlık atarlardı. Benim atmak istediğim çığlığın yanında onlarınki bir hiçti bana göre. Karşımdaki manzara sanki bir kabusun içindeymişim gibi hissettirmişti. Kim sevgilisini başka bir adamın kollarında gülümsemesini rüya olarak adlandırabilirdi ki? Elindeki yüzüğe bakarken mutlulukla teşekkür etmesini, kucağındaki süslü çiçek buketine sıkı sıkı fakat zarar vermeyecek şekilde sarılması, en önemlisi yanındaki adama uzun bir öpücük vermesi... Yeni bir yıla beraber, belki de yeni bir hayata birlikte başlamayı düşündüğüm kadının ihanetini kendi gözlerimle gördüğüm bu Noel arifesi, beklentilerimi şimdiden boşa çıkarmıştı.

Yakında gördüğüm kafeye atmıştım kendimi. Normalde cam kenarı bir masaya oturur yürüyüş yolunda birikmiş karı izler, sadece noele özel sıcak çikolatamı yudumlardım. Fakat şimdi duvar kenarında bir masaya geçmiştim. Ne dışarı el ele gezen mutlu çiftleri izlemeye sabrım vardı ne de sıcak çikolatanın soğumasını beklemeye. Hoparlörden duyulan, neredeyse ezbere bildiğim noel şarkılarına eşlik etmeye bile gücüm yoktu.

Ilık su sipariş ettim. Masadaki beraberimde getirdiğim çiçekler olan bitene ve duygularıma şahit olan tek şeydi. Atmaya kıyamamıştım, tabii evime de götüremezdim. O an tek düşünebildiğim beyaz zambakların ve kırmızı güllerin hakim olduğu çiçek buketinden kurtulmak istediğimdi. Cam şişede getirilen sudan bir yudum aldım ve kasaya ilerledim. Ardımda bıraktığım çiçeğe dönüp bakma gereği duymadan hızla çıktım kafeden. Oraya bir daha gelir miyim bilmiyorum, belki çalışanlar onu görüp çöpe atacaktı veya biri o masaya oturacak ve çiçeği evine götürecekti. Bugün mutlu olamasam da başka birinin mutlu olmasını sağlamak beni iyi hissettirirdi, en azından buna inanmak.

Botlarım, altındaki karı çiğnerken cebimdeki deri eldivenleri ellerime geçirdim. Renkli süsler ve ışıklarla donatılmış cadde uçakla baktığınızda bile net derecede görünecek kadar parlaktı. Kaldırımların yanına kurulmuş seyyar tezgahlarda ağaç süsleri, zencefilli adam kurabiyeleri, noel çelenkleri ve tahta eşyalar satılıyordu. Bir sürü insan da tezgahların önüne doluşmuş, hediye alıyorlardı. Havanda olmasam gözlerimi alamamıştım kurabiyelerden, zencefilli adamlar noelin en sevdiğim kısımlarından biriydi. Küçüklüğümde, annem her noel kurabiye yapar ben de kremayla süslerdim.

Ne kadar ararsam arayayım annemin kurabiyelerinin tadını kesinlikle bulamam. Yine de seyyar tezgahlarda satılan kurabiyeler de o kadar kötü değil. Geleneğim haline gelmiş kurabiyelerden üç tane istemiştim tezgah sahibi kadından. Hep aynı yerden alırdım, ki anneminkilere en yakın tad bu kadının yaptıklarıydı. Orta yaşlı bir kadındı, gümüş saçları vardı, ilk gördüğümde gerçek olduğunu sanıp şaşırmıştım sonra da boya olduğunu öğrenmiştim.

"John! En sevdiğim müşterim de gelmiş. Nasılsın görüşmeyeli?"
Şu soğuk havada içimi ısıtmıştı gülüşü. Bir anne gibi yaklaşırdı bana. Evlerimiz yakın olduğu için market alışverişlerinde karşılaşır sohbet ederdik, noel telaşı yüzünden pek görememiştim kendisini.

"İyiyim Julia. Sen nasılsın? Bu akşam işler çok iyi sanki, ha?"

Sevinçle kafasını salladı. Bir haftadır hasret kaldığımız sohbetimizi devam ettirmişti. Yeni bulduğu tariflerden bahsetmiş ardından evdeki süsleme için yardıma ihtiyacım olup olmadığını sormuştu. Biz sohbet ederken o sırada yanındaki kızı, noel için eşi ve çocukları ile annesinin yanına gelmişti, diğer müşterilerle ilgileniyordu.

Julia içinde kurabiyelerin olduğu kese kağıdını uzatmış, her zamanki gibi ücretini ödememe izin vermemişti.
"Bu arada Sofia nasıl? Yine birlikte mi geçireceksiniz noeli?"

Santa Claus has a gift for you Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin