Küçük Tomurcuk

1 0 0
                                    

Bir kaç yıl sonra nihayet başkente varmışlardı. Hüsrev'de 12 yaşına basmıştı ve artık herşeyin daha çok farkındaydı. Bir gün çarşıdan geçerken yeniçerilere katılacak çocukları fark edip yanlarına gitti. Aslında Hüsrev her zaman yeniçerilere hayranlık duyuyordu. Hatta babasına hayranlığından bahsetmişti fakat babasından bu yüzden büyük azar işitmişti.
Bu çocuklar imparatorluğun tüm topraklarından özel olarak seçiliyorlardı. En güzel en yetenekli ve güçlü kuvvetli çocuklardı.
Hüsrev çocuklardan birine yaklaştı ve kendisininde hayalinin yeniçeri olmak istediğini söyleyince çocuk alaycı bir şekilde " sen hiç kendine bakmadın mı bu yüzü nasıl yeniçerilere yakıştırırsın " dedi.
İçlerinden başka bir çocuk Hüsrev in başına elini koydu ve sen ona aldırma sadece seni kıskanıyor. Düşünsene senden başka kimin yüzünde böyle değerli bir kızıl yakut var dedi ve Hüsrev in gönlünü aldı.Hüsrev oradan ayrıldıktan sonra
Bu konuşmaya şahit olan yeniçeri başı alay eden çoçuğun evine geri gönderilmesini ve diğer çocuğunda kendisinin himayesine alındığını söyledi.
Hüsrev gözünün rengi yüzünde alay edilmesine alıştığını sanmıştı fakat hiç de alışmamıştı özellikle gözü yüzünden asla yeniçeri birliğine katılamayacak olması daha da yaralamıştı küçük Hüsrev i.
Hüsrev bu düşüncelerle evine geri döndü .odasına girip uzun süre sessiz sedasız pencereden gök yüzünü seyre daldi.
Bir süre sonra evin kapısı büyük bir gürültüyle çalındı. Hüsrev evde tek başına idi.
Hemen kapıyı açtı karşısında dört tane iri yapılı adam duruyordu.
İçlerinden biri burası hekim Efendi'nin evimi diye sordu.
Hüsrev evet yanıtını verince iki adam kapıdan ayrıldı ve dışarda duran at arabasindan baygın bir kız çocuğunu getirip evin içine girdiler.
Bir diğer adam Hüsrev e hekim şimdi nerede diye sordu. Hüsrev isterseniz hemen çağırayım kendisi bir hastayı görmeye gitmişti dedi.
Adam biraz hızlı ol çocuk dedi.
Hüsrev evden hızla ayrıldı.
Koşarak babasının bulunduğu yere geldi.
Soluk soluğa babasına olup biteni anlattı ve acele gitmeleri gerektiğini söyledi.
İkili hızla eve doğru yola koyuldu.
Hüsrev o kadar hızlı koşuyordu ki babasından önce eve vardı.
İçeri girdiğinde en başta gelen adamlarin sayısının arttığını fart etti şimdi evde tam 10 kadar adam vardı.
Kız çocuğunu bir köşeye yatırmışlardı.
Hüsrev in arkasından babasıda eve girince şok oldu.Bu kadar kalabalık evinde ne yapıyordu diye düşünmeden adamlarda biri yakasına yapışıp hekim efendi eğen bu kızı iyileştiremezsen seni ellerinle boğarım dedi.Bir diğeri ona kızdı ve "hekimi serbest bırakta işini yapsın dedi.
Hekim kızın yanına gitti ve neyi olduğunu sordu.
Yanına gelen adam hanımefendi ormanda avcı tuzağına düştü, sağ ayagına bir demir kazık battı .buraya gelene kadarda çok kan kaybetti.Bir süre öncede bilincini kaybetti" dedi.

Hekim herkesin dışarıya çıkmasını istedi.
Uzun süre hekim tedavi yaptı.
Bu sırada dışardaki adamlar tedirgin bir bekleyiş içindeydi.
Gece çöktü. Hüsrev bu tedirgin adamlara yemek yapıp ikram etti.
Sabaha doğru hekim evden çıktı. Kim bu kızın aile üyesi diye sordu.
Yine aynı adam yanıt verdi.
Hanımefendinin ailesi şuan uzak bir yerde gelmeleri en az bir iki ayı bulur deyince hekim o zaman kim sorumlu bu kız çocuğuyla diye sordu.
Adam " benim Adım Ali ben hanımefendinin akıl hocasıyım. tüm sorumluluk bana ait" dedi.
Hekim Ali yi içeriye çağırdı. Bir süre konuştuktan sonra Ali üzgün bir şekilde dışarıya çıktı .
Ali nin gözlerindeki yaşlar arafta kalmış
gibiydi.Gözleri doluyor ama göz yaşları dökülmüyordu.
Ali bir süre sonra yanındaki adamlara iki kişi burada kalsın diğerleri görev yerine geri dönsün dedi.
Öğlen herkes evden ayrılmıştı. Hüsrev de babasının talimatıyla kızın başında bekliyordu.Hekim bir kaç faydalı ot toplamak için evden ayrılmıştı. Hüsrev belli aralıklarla kızın ateşini kontrol ediyor,eğer yüksekse ıslak mendili başına koyuyordu.
Ali " adın Hüsrev di değil mi? Güzel bir adın var küçük çocuk dedi.
Hüsrev gülümsedi ve" evet yanıtını verdi.
Hüsrev İlk defa bir yabancının yanında kendini bu kadar rahat hissediyordu.Elini gözüne götürüp babam dışında nadir kişilerdensiniz rahatsızlık duymadan bana bakan dedi.
Ali " evlat dünya senin sandığından daha büyük ve senin yakut kızılı gözünden daha gizemli şeyler var yer yüzünde dedi.
Hekim bir süre sonra eve geri döndü.
Ali'nin yanına giderek" ayağı için birşey yapamam ama kendine getirecek birkaç şifalı ot bulabildim" dedi.
Ali" hiç başka yol yok mu dedi.
Hekim" istersen başka hekimlere de göster benim bilgim bu durum karşısında yetersiz kalıyor" dedi.
Hüsrev konuşmaları dinledikten sonra" baba o zaman bu kızın ayağına ne olacak diye sordu.
Hekim üzgün bir ses tonuyla maalesef kesmemiz gerekiyor yoksa ölebilir dedi.
Hüsrev" yazık olacak baba, baksana küçük kızın kıyafetlerine bir kız olmasına rağmen bir asker gibi giyinmiş .Belliki hayatını tam olarak yaşayamamis ve bundan sonrada herşey onun için dahada zorlu olacak.Daha zorlu savaşlar bekliyor" dedi.
Ali" hanımefendi böyle bir hayat yaşamaya mecburdu.Dogdugu ailede güçlü olması onun mecburiyeti eğer en ufak bir zaafa düşerse bu onun sonu olabilir.O yüzden doğduğundan beri zorlu bir hayatı vardı" dedi.

Hekim" Ali efendi gerçeği söyle , bu kız kim" diye sordu.
Ali" bilmemeniz en hayırlısı, biz ona kendi aramızda Küçük Servi deriz" dedi.
Hüsrev" Servi ne manaya geliyor diye sordu.
Ali"sen hiç servi ağacı gördün mü? Ormanlarda Taa gökyüzüne kadar uzanan görkemli servi ağaçları vardır ,dört mevsim yaprakları yeşildir.aslında ilk yıllarında çok yavaş büyür ,aklından geçirirsin çok zayıf bir ağaç nasıl barınacak bu ormanlarda diye, sonra yıllar geçer bahar geçer kış geçer diğer ağaçlar büyüklüklerine kibirlenir sonbaharda yapraklarının sararmasını umursamazlar kışın dökülmesini umursamazlar ama küçük servi gardını asla düşürmez sonbahara aldanmaz kışa boyun eğmez yapraklarını hep yeşil tutar . Sonra küçük servi büyük ,yükselir güçlenir , o ormanın en endamlı ağacı olur.
Tüm ormanı gökyüzünden izler" dedi.

Hüsrev" Ali efendi sormama izin ver o zaman, neden bu küçük servi şimdi bu durumda ,gardını düşünmesine ne sebep oldu yada kim. Durumu ortada artık, küçük servi bu ormanın gerçekten en zayıf ağacına dönüşecek yakında " dedi.
Ali" küçük çocuk dilin gerçekten çok keskin ,yaralı olan gönlümüzü dahada yaraladın " deyince Hekim efendi Hüsrev e kızdı ve odasına gitmesini istedi. Hüsrev ayağa kalktı odasına doğru giderken son olarak Ali efendiye döndü ve " ona artık küçük servi diye hitap etmeyin. Küçük tomurcuk deyin" dedi ve odasına çekildi.
Hüsrev yine odasındaki pencereden gök yüzünü seyrediyordu. O sırada da kendi kendine mırıldandı, küçük tomurcuk , güzel bir isim, güzel.Belki ilerde bu tomurcuk kızıl bir gül açar " dedi.
Sonra yüzünde hafif bir tebessüm belirdi .
" Ben gülleri severim...

Kızıl kuş delilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin