"Jeongguk, oğlumuzu bugün sen alır mısın kreşten?" Kafasını salladı Jeongguk. Oğlu onu görünce sevinecekti. Gözlerini kapattı kısa bir süreliğine. Gözlerini açtığında yatağının ucunda oturan, ruhsuzca onu izleyen Taehyung'u görmesiyle kaşlarını çattı.
"Ağlıyorsun Jeongguk. Ne o? Rüyana mı girdim yine?"
Jeongguk derin bir nefes aldı. Sakince kafasını salladı. Son 3-4 aydır o kadar hırçındı ki, sonunda bitkin düşmüştü. Sinirlenmiyordu artık ona. Aklına oğlu girmişti bir kere. Sahi, neredeydi o?
"Oğlumuz yeni mi geliyor aklına? Kendinden başka kimseyi umursamayan bencilin tekisin."
Gözlerini kapatmıştı yeniden. Susmuyordu. Çok konuşuyordu.
"Zaten beni öldürmeden önce de öyleydin ya Jeongguk. Beni nelerle suçladın hatırlasana."
Komidinde duran su dolu bardağı alarak karşısında konuşan bedene fırlattığında bardak onun içinden geçerek duvara çarparak birkaç parçaya bölünmüştü bile.
"Sus artık. Sus!"
Yine aynı tablo; sinir krizi geçiren zayıf beden, onu uzaktan gülerek izleyen sevgili eşi ve korkuyla odaya giren abisi.
***