Moonlight Channel
Bir kanal, 12 farklı insan, 6 farklı aşk.
"Size The Lost Planet in Chongqing'i değil The Lost Planet in HunHan'ı seyrettiricem."
Bugüne kadar hep biz fiction yazıp okuduk öyle değil mi? Şimdi bırakalımda asıl sahipleri okusun..♡ OUR FICTION EXOHunHanPLANET
Luhan, tanınmış bir İnstagram fenomeniydi. Yüzbaşı Oh Sehun ile tanıştığında, hayatı hiç olmadığı kadar hareketlendi.
"Bir ayın var." dedi sonunda konuştuğunda. Duruşunda sadece kendinden emin bir ifade yoktu. Duruşunda saf bir güç vardı. "Kendini kanıtlaman için tam bir ayın var ve hazırlan. Elemeler sadece senin için değil, herkes için cehennem olacak. Eğer bu bir ay içinde elenen 190 askerin içinde olmazsan, seni önümüzdeki beş y...
O'nun gözlerinin içine baktığımda gördüğüm tek şey, asık suratlı bir masal kahramanıydı ve dudaklarındaki tebessüm olabilmek için koşulsuz bir istek duyuyordum.
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü. Hem akıl çağıydı, hem cahillik. İnanç devriydi. İnandıkları şey ise dönemin yeni Kral'ı Luhan'dı. Galaksinin, Batı Samanyolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede gözlerden uzak, küçük sarı bir gezegen vardı. Kış hiç gelmez, yağmur hiç yağmaz ve ba...
"Kimin, kimi öldürdüğünü bilemeyiz ancak birilerinin seni öldürmek istediğine eminiz." dedi ifadesiz suratıyla öylece gözlerimin içine bakarken. "Üzgünüm Luhan. Şahit olduğun cinayetin sorumlusunu bulana kadar, yürüdüğün yol'da sana eşlik etmek zorundayım." Dudaklarımı aralayıp onu reddetmek istediğimde, aksini istem...
Peki ihanetle sarsılan bir aşk tekrardan filizlenebilir miydi? Hiç sanmıyorum.
Biri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı hesaba katmamıştı.. ● ● ● EXOHunHanPLANET
✎ FİK YAPIM SUNAR; ❝ℙACHANBAEK&ℤAMMAZİNGO KATKILARIYLA.❞ HunHanca güleceksiniz. "İyi olan kazansın." ✘Homo bir hikayedir.
İhanetle sarsılan aşk tekrar filizlenmiş ve boyumu aşan bir ağaca dönüşmüştü. Ölümler, yaslar ve yaşananlar unutulmamış olsa bile tozlu raflara kaldırılmış, hayatın ipini bir ucundan dört elle yakalamayı bir şekilde başarmıştık. Çünkü Sehun vardı. Ve Sehun olmaya devam edecekti. Tıpkı ölümler ve yasların da olacağ...
**** "Bana yardım eder misin?" beklemeden sorduğumda bana baktı. "Ne konuda?" "Senin gibi olmayı bana öğretmen konusunda..." "Ne?" söylediğim şey ile bu sefer bakışlarında şaşkınlık hakim olmaya başlamıştı. "Duydun işte... Bana nasıl bu şekilde güçlü, havalı ve erkeksi olabildiğini öğret..." ****
Sehun, siyah severdi. Hayır, her şeyi siyah değildi. En azından saçları siyah değildi. Kısacası Sehun'du işte. Pek renk sevmezdi hayatında. Ta ki, o gelene kadar. Luhan, renkliydi. Evet, her şeyi renkliydi. Saçları bile. Kısacası Luhan'dı işte. Siyah ve beyazı renkten saymazdı. İstemezdi hayatında. Ta ki, ona gidene...
Luhan sarı vosvos'uyla dünyayı gezmeyi planlayacak kadar uçuk, bu planı devreye sokamayacak kadar üşengeç bir genç adamdı. Üstelik okulunda patlak veren bir olayın, hayatına yeni bir heyecan, kalbine ise yeni bir deprem getireceğini bilmiyordu. Ama öğrendi. Kalbin de bir depremi olduğunu çok iyi öğrendi.
"Kendimi bir renk olarak tanımlamamı istiyorlar. Şeffaf diyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse herhangi bir renge sahip değilim. Gökkuşağının önüne geçersem, rengarenk olurum. Aynaya bakarsam eğer, karartılırım. Bu yüzden şeffafım ben. Kim olduğumu öğrenebilmen için, önce rengimi bulman gerekir."
Yalanlar. Ayağa dolanan, başa çorap ören yalanlar. Luhan bir doktordu. Bir gece acil servisini ziyaret eden adamın hayatını hem mahvedeceğini ve hem de onu bulutların üstündeymiş gibi hissettireceğini bilmiyordu. Yalanlar onun hayatının her yerindeydi ve bir gün ayaklarına dolanan şey sadece ucu kaçan yalanın ipi ol...
Sen bayım! Evet, sen! Üzerindeki gri takım elbiseyle file benzeyen adam! Yüzündeki o korkunç maskeyi indireceğim. Sen canavar değilsin. Sadece canavar olduğunu söyleyip insanları etrafından uzaklaştırmaya çalışan bir korkağın tekisin.
Sıkı yönetimin sert kurallarının uygulandığı bir zamanda, 1984 senesinin kasım ayında çıkmıştı karşıma. O yasakların ne olduğunu bile bilmeden girmişti hayatıma, ben ise zaten kuralların ehliydim. Bir kez bakmış ve bin kez yenilmiştim. Kapalı kapıların ardında, karanlığın içinde ve kimsenin bizi duyamayacağı yerlerde...