DAĞ
"Aslanın dişisi de aslandır."
Pınar mahallesi, iki katlı rengârenk evlerin olduğu, komşuluğun ölmediği bir mahalleydi. Bakkal İsmail amca çocuklara bedavadan çikolata verirdi. Kadınlar altın günü yapar, dedikodu peşinde koşardı. Mahalle parkında ki büyük çınar ağacı birçok aşığa gölge olmuş, onları dinlemişti. Pınar mahallesi her türlü mükemmel...
Bizim hikayemiz içimizden biri öldüğünde başlayacak. Ben Hakan Yılmaz. Öyle soyadıma bakmayın; çokta güzel yıkılışlarım olmuştur bu dünyada. Sağlam darbeler yedim çocuk yaşımda. Kanımın, yaralarımın arasında büyüdüm ben. Bir mahalle var içinde bir çok yaşantının olduğu; İhanet, aldatmak, yaralamak, sevmek, çok sevmek...
Okyanus mavisi gözlerinin içerisinde kaybolmak isterken kendimi tamda orada buldum. "YÜZBAŞI KARAY!" Adını duyduklarında tüyleri diken diken olur, yüzünü görenlerin hepsi ölüdür. Yanından geçmeye cesaret gerekir. Rüyalarında rengi olurdu; siyah, beyaz, mor ve gri. Benim rüyam tam olarak siyahın en koyu tonlarında. ...
Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey çok normaldi ta ki kadının aslında şizofren olmadığını öğrenene kadar. Her şey karanlıktı, kanlıydı, tutkuluydu, acı verici, büyüleyici ve gerçekti. Bu aslında masal kadar inanılmaz ancak kırmızı kadar kızıl, siy...