Sessiz
"Bu dünyada neyi en çok istersen o senin imtihanındır."
Karanlığında kayboldum. Senin beni götürdüğün yere kadar ilerleyebildim. Hayatına ulaşmak da böyle. Karanlık bir defter veriyorsun elime. Onu okumam mümkün değil. Elinde ışık var ve sadece ışık tuttuğun yerleri okuyabiliyorum. Ben o ışığa sımsıkı tutundum. O ışık da beni içine çeker hale geldi. Bu öyle bir durum ki...
''Önünde iki yol var, birincisi en az yirmi yıl gideceğin yerde yani cezaevinde yaşamak,ikincisi kocanın gerçek katillerini bulup hayatına devam etmek.Karar senin,ben gidiyorum'' İlk kez birisi katil olmadığımı düşünüyordu. ''Kocamı öldürmediğimi nereden biliyorsun'' ''Çünkü katiller zeki olur''
Öyle güzel seyrediyordu ki denizi. Sanki daha önce hiç görmemiş, doyamamış, hissedememiş gibi. Öyle samimi. Öyle içten. Öyle güzel okuyordu ki kitabı. Sanki dünyadaki son kitapmış misali. Öyle dalgın. Öyle meraklı. Ama sonra yok oluyordu birden. Kitap'ını gözlerini alıp. Samimiyetini, içtenliğini,merakını alıp gidiyo...
Topuklarımdan çıkan ses harabede yankılanırken kulağıma gelen tehlikeli bağırışla duraksadım. ''SEZA!'' Arkamı dönüp Ömer'in yüzüne baktım. Ömer'in yüzünde hayal kırıklığı karışmış öfke vardı. Bu bakışları çok iyi biliyordum. Sessizce fısıldadım. ''Hass*ktir!''. Öğrenmişti... Artık her şeyi biliyordu... Yapmam gereken...