Oğuz ilinde Duha oğlu Deli Dumrul adında bir er vardı. Bir kuru çayın üzerine bir köprü yaptırmıştı. Köprüden her geçenden otuz üç akçe alırdı, geçmeyenden döve döve kırk akçe alırdı. "Benden deli, benden güçlü er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın" derdi. "Benim erliğim, yiğitliğim, kuvvetim nam olsun, şan olsun, çalkalansın" derdi. Birgün köprüsünün yanına bir bölük oba yerleşmişti. O obada çok yakışıklı, güzel huylu bir yiğit hasta düşmüştü. Allah'ın emriyle o yiğit öldü. Kimi oğul diye, kimi kardeş diye ağladı. O yiğit için derin bir kara yasa bürünüldü. Bu sırada Deli Dumrul atıyla obaya vardı. "Bre korkaklar, ne ağlıyorsunuz, benim köprümün yanında bu patırtı nedir, niye yas içindesiniz? dedi. "Bir güzel yiğidimiz öldü, ona ağlıyoruz" dediler. "Yiğidinizi kim öldürdü?" "Vallahi bey yiğit, Allah Teala'dan emir oldu, al kanatlı Azrail o yiğidin canını aldı." "Azrail dediğiniz kimdir ki adamın canını alıyor? Ey kadir Allah, birliğin, varlığın hakkı için Azrail'i ben