Andrey Tarkovski'nin, arkadaşı Parjanov'a yazdığı bir mektuptan : “Ekmeğin yokluğunda insan tükenir. Sanatın yokluğunda insan tükenir. Aradaki fark şudur; insan ekmeksiz kaldığında açlıktan öleceğini bilir. Fakat, sanatsız kaldığında açlıktan öleceğini bilmez. Bu sadece birkaçımıza malumdur.
Açlık… Düşünün ki, insanlar neye aç olduklarını bilmiyorlar. Ama daha fenası var: İnsanlar aç olduklarının dahi farkında değiller. Zil karnımda mı çalıyor? Kalbimde mi? Ruhum mu bu ötüp duran? Ne istiyor? Bu hasretlik neden? Dünyanın uğultusunda kaybolup gitmeden açlığının sesini duymak, kendini nasıl doyuracağını aramak en esaslı yolculuk olsa gerek.
Kavramanın kıyılarından fersah fersah uzakta, vasatlığın her yanımızdan içeri akarak bizi erittiği bugüne bir ateş yakarak başlayalım. Artık sönmek üzere olan, fakat değdiğinde gözlerimizden başlayarak içerde bir yerleri saran, harlayan mektup ateşini. İki ahbap dertleşsin, belki uğultu biraz olsun diner.”