1benzen

Bir Avuç Yalan yarın yayınlanacak bölümden alıntı:
          	
          	Aşk, kaçsan bile bedeninde onu götürmekten ibaretti. Aşk, gülümsemeni ondan esirgerken seni görmesi için tepinmek gibiydi. Aşk, zihnimizin saklı bölgesini imha ederek geçmişi ortaya döken bir hainden ibaretti. Aşk, aşığın vazgeçemeyeceği tek tutkuydu...

1benzen

Bir Avuç Yalan yarın yayınlanacak bölümden alıntı:
          
          Aşk, kaçsan bile bedeninde onu götürmekten ibaretti. Aşk, gülümsemeni ondan esirgerken seni görmesi için tepinmek gibiydi. Aşk, zihnimizin saklı bölgesini imha ederek geçmişi ortaya döken bir hainden ibaretti. Aşk, aşığın vazgeçemeyeceği tek tutkuydu...

1benzen

Bir Avuç Yalan yeni bölümden alıntı:
          
          Gözlerimden akan son yaşı sildim ve ayağa kalktım. Yekta bir masaldan ibaret Lavin, senin hayallerini süsleyen bir masaldan ibaret! Dokunamazsın, dokunsan fark edemezsin! Yekta'yı tanıyamazsın... Seni çok seviyorum, seni çok seviyorum Lavin ve bu bir elveda değil bu bir başlangıç küçüğüm! Bu bizim başlangıcımız!
          
          Beni unutacaksın, ismim ağzından çıkmayacak, hatıralarından silineceğim, yüzümü hatırlamayacaksın, sesimi asla tanıyamayacaksın... Sen beni unutacaksın Lavin ve ben sana yardım edeceğim. Bir gün gelecek ve beni tanıyacaksın Lavin, beni öğreneceksin, bir gün karşına çıkacağım. Ve bu sefer nefretinin değil hayal kırıklığının sebebi olacağım.

zendustt

@1benzen o şahsın dirilmesi imkansız değil mi yazarım?
Reply

1benzen

Bir Avuç Yalan Araf bölümü alıntısı...
          
          "Neden kızmıyorsun bana?" diye sordu acı içinde. Onu şikayet etmişti bağırmalıydı, kızmalıydı, bırakıp gitmeliydi! Ona sarılmamalıydı, yüreğindeki acıyı katlamamalıydı.
          
          "Kız, söv bana, kov beni ama iyileştirme! Yapma bana bunu, kız bana Murat, kız!"
          
          Kızsaydı ruhuyla kavga etmezdi kızsaydı rahatlıkla çekerdi acıyı ama ona karşı gösterdiği merhamet ruhunu parçalıyordu! Sahiden onun bir ruhu var mıydı?
          
          "Bağır, çağır ama öpme beni Murat, kız bana!"
          
          Gözlerinden akan yaşlar adamın göğsünü ıslatıyordu. Adamsa kadını göğsüne daha çok bastırdı.
          
          "Sen doğru olanı yaptın güzelim, asıl böyle davranmasaydın ben sevdiğim kadından şüphe ederdim!"
          
          Sesi kadını sakinleştirmek ister gibiydi, kendi içinde kızmıştı kadına ama adam biliyordu o ne kadar siyahsa kadını da o kadar beyaz olduğu için sevmişti. Kadın melek gibiydi ama adam onun cehennemi değildi! Ne kadar kızsa da ona, doğru olanı yapmıştı kadın ve bir de kadın sevince adam yaşadığını hissediyordu! Elleri ellerinde en kötü günde bile olsa adam yine de yaşardı!
          
          "Sevme beni Murat, ben severken zarar veriyorum, sevme beni! Kimse sevmesin beni! Kimse! Ben severken öldürüyorum Murat, sen yaşa!"
          
          Acıyan bir kalp daha da fazla acıyabilir miydi? Acıyordu işte, söylediği ve pişman olduğu her kelime canını yakıyordu adamın! Kadının her acısından öpmek o yarayı sarmak istiyordu ama ona dokunamıyordu bile çünkü o bu savaş uğruna çoktan katil bile olmuştu! Kadının kalbini karartmak istemiyordu çok seviyordu onu, insan sevdiği insana gelecek en ufak zarardan bile kaçınırdı! Adam becerememişti, ona en büyük zararı vermişti. Kadını arafta bırakmıştı... Kadını geriye doğru çektiğinde alnını alnına yasladı.
          
          "Yanılıyorsun Lavin..." dedi kadının nefesini solurken. "...Yanılıyorsun! Soluğunda bile nefes veriyorsun bana, bu yaşatmak değilse nedir?"

1benzen

BAY 02.18 ALINTI
          Hemen koşarak merdivenlerden çıktım, annemle yattığımız odaya baktım ama onu orada bulamadım. Üst kattaki tüm odalara baktım. Bağıra bağıra ismini söyledim ama annem beni duymadı. Daha sonra aşağıya inerek mutfağa baktım, orada da yoktu. Sonrasıysa bir felaketti, hayır sonrasıysa geri dönüşün olmadığı bir uçurumdan atlamak gibiydi. Oturma odasına gittiğimde annemi kanlar içinde yerde yatarken gördüm! O zamanlar kanın ne olduğunu bilmiyordum, dizlerim kanardı ama kan böyle bir şey değildi. Bu kadar çok değildi! Bu kadar çok akmazdı ki kan! İsmini sayıklayarak yanına gittim elimi yüzüne koyup onu sarstım. Buz gibiydi, soğukluğu tüylerimi şu anda bile diken diken ediyor... Ellerimi kanayan bileklerine götürdüm, koluna bastırdım! Kan daha fazla elime bulaştı.
          
          "Anne kalk!" dedim korkuyla.
          
          "Anne kalk, karnemi getirdim!"
          
          Hiçbirine cevap vermedi, hiçbirine. Nefesini kontrol ettim, nefes almıyordu. Korkunun her yanımı sardığını hissettim. Sonra dudaklarımdan bir çığlık koptu. Koşa koşa evden çıktı. "YARDIM EDİN!" dediğimi hatırlıyorum. O kadar bağırmıştım ki boğazımdaki acı damağımdaydı... Kötü bir şey olduğunu hissediyordum. Daha sonrasıysa bir komşumuz dediklerimden ne çıkardı bilmiyorum ama koşa koşa eve gitti ardından da bir kaçı. Kapının önünde dizlerimin üzerine çökmüştüm. Ağlayamıyordum, titriyordum.
          
          "Ölmüş!" dedi biri.
          
          Ölümün ne demek olduğunu biliyordum çünkü Yekta'nın babası ölmüştü. Yekta ise ölümün geri dönüşü olmayan bir yol olduğunu söylemişti. Ama küçük Lavin o yolda annesiyle yürüyebileceğini inanıyordu. Yine yanılmıştı. Annesi onu tek başına bırakmıştı.
          
          Ölümün mutlak son olduğunu 8 yaşımda delirecek kadar ağladığımda öğrendim. Bağırdım, çağırdım ama annem gelmedi. Öyle bir gelmedi ki senelerce rüyalarımı terk etti. Beni istemediği gibi bir de beni cezalandırmıştı. Lavin Yılmaz 8 yaşında çocuk olmayı bıraktı. Lavin Yılmaz bir daha çocuk olamadı.

1benzen

@zendustt daha da aşağısı var
Reply

zendustt

@1benzen bir bölüm daha ne kadar acıtıcı olabilir ki. Gerçekten yokuş aşağıya gidiyoruz.
Reply