AhlalGunay

"Ben tüm bunları yazmaya başladığımda, dünya eskiden olduğu gibi gaddar, midesiz ve rezil mahlulatlarla dolu içler acısı bir yerdi. Sadece unutup yaşamamızı sağlayacak kadar çeşitlilik vardı, üzülünce açıp dinleyebilecek şarkılarımız, izleyebileceğimiz filmlerimiz, pişirmemiz gereken yemekler... Vardı da vardı. Ben bunu yazarken, bir yerlerde ölüm vardı, ancak umut da vardı. Bir yerde açlık varken, diğer yerlerde israf vardı. Savaşlar ve barış yan yana takılabiliyordı. Öyle ki bombaların sesini, titreşimini yerden hissedebilen ancak bunu yüksek bir şarkı sesi sanan yerlere ulaşıyordu.
          	
          	Kimse güvende değildi, ancak evcimen ruhlar odalarının dört duvarının arasında huzuru hissedebiliyordu. Çok büyük paralar şuursuzca harcanabiliyor, ancak fakirlik dünyaya kara veba gibi yayılıyordu. 
          	
          	Ben böyle bir anda yazmaya başladım. Tüm bunların arasında çocuklar harcanırken, insanlar öldürülür ve ölüler deşilir, insanlar av gibi seçilirken ve gerçek dünya önümde karanlıktaki ışıklarını yavaş yavaş açarken... 
          	
          	Ancak, tüm bunların arasında, olan sadece bizlere oldu. Tüm kötülüğün arasında, kötü anılan, bunları yapanlar dışında seçilen kurbanlar oldu. Oysa önümüzde görülenden fazlası olduğunu biliyorken. Dedikleri sadece, fazlası bilinirse, sadece Dünya'nın değil, evrenin sonunun getirilebileceğiydi. İnsanların vahşileşebileceğiydi."

AhlalGunay

"Ben tüm bunları yazmaya başladığımda, dünya eskiden olduğu gibi gaddar, midesiz ve rezil mahlulatlarla dolu içler acısı bir yerdi. Sadece unutup yaşamamızı sağlayacak kadar çeşitlilik vardı, üzülünce açıp dinleyebilecek şarkılarımız, izleyebileceğimiz filmlerimiz, pişirmemiz gereken yemekler... Vardı da vardı. Ben bunu yazarken, bir yerlerde ölüm vardı, ancak umut da vardı. Bir yerde açlık varken, diğer yerlerde israf vardı. Savaşlar ve barış yan yana takılabiliyordı. Öyle ki bombaların sesini, titreşimini yerden hissedebilen ancak bunu yüksek bir şarkı sesi sanan yerlere ulaşıyordu.
          
          Kimse güvende değildi, ancak evcimen ruhlar odalarının dört duvarının arasında huzuru hissedebiliyordu. Çok büyük paralar şuursuzca harcanabiliyor, ancak fakirlik dünyaya kara veba gibi yayılıyordu. 
          
          Ben böyle bir anda yazmaya başladım. Tüm bunların arasında çocuklar harcanırken, insanlar öldürülür ve ölüler deşilir, insanlar av gibi seçilirken ve gerçek dünya önümde karanlıktaki ışıklarını yavaş yavaş açarken... 
          
          Ancak, tüm bunların arasında, olan sadece bizlere oldu. Tüm kötülüğün arasında, kötü anılan, bunları yapanlar dışında seçilen kurbanlar oldu. Oysa önümüzde görülenden fazlası olduğunu biliyorken. Dedikleri sadece, fazlası bilinirse, sadece Dünya'nın değil, evrenin sonunun getirilebileceğiydi. İnsanların vahşileşebileceğiydi."

AhlalGunay

Altın rengine dönmüş güneş ışıklarının altında, parlayan bir cisim onun varlığı. Işığı kontrolsüzce savuran bir ayna, içindeki güzelliği kendine saklayan bir yalıtım sağlıyor sanki. Oradan, ona sadece görüntüyü gösteriyor. Onun ne olduğunu belirtiyor. Sürekli hatırlatıyor, sürekli hatırasında canlı tutuyor.
          
          Bundan ibaret çünkü. O yansımanın altında, ne olduğunu görmesi gerek...

AhlalGunay

Artık iyi olduğunu sanıyordum. En azından düzelmişsindir diye düşünmüştüm. Şu ana kadar her şey yerli yerine oturmuştur, hala depresif değilsindir diye... Evet öylesin. Görebiliyorum. Değişmemen iyi mi, kötü mü onu kestiremiyorum sadece.

AhlalGunay

Kitaplarda, her zaman, her koşulda ve özellikle de kaos anında ortada bir yerde aşikar bir şekilde durup zamanı boşa öldüren bir karakter vardır ya hani. Okurken, orada oyalandığı için stres yapıp ölmemesi için dua edersin ama bir noktadan sonra sen bile, 'Hak etti be bu, bu salaklıkla zaten yaşamasın daha fazla' diye düşünürsün. Ama o, o an da orada durmayı tercih eder. Çok mantıksız bir anda, durup bir şeyi izlemeyi tercih eder. Eskiden bunun psikolojik bir yanı var mı, gerginlikten kal mı geliyor acaba diye düşünür, sonra sadece aptal olduklarına kanaat getirirdim. Meğerse, sadece bir daha o anı göremeyeceklerinin farkında oldukları içinmiş bu hareketleri. O an baktıkları şeyleri, bir daha göremeyeceklerini bildikleri içinmiş. Gözlerinin ulaşacağı noktalardan, artık emin olamadıkları içinmiş...
          
          Şu an burada dururken, fark ettim de, uzun süredir güneşin doğumuna şahitlik etmemiştim. Ama bundan önce hep sabahın ilk ışıklarına kadar bekler, kuşlar öterken yatardım. Şimdi Güneş doğsa, haberim olmuyor çünkü o gökte en tepeye ulaşana dek, benim onu fark etmek için nedene ihtiyacım olmuyor. Bazen, doğması bana kasvet bile çöktürüyor. Bu yüzden de kaçınmak iyi gelmiştir belki bilmiyorum. Buradan bakınca, belki bir daha bunu görme fırsatım olmayacak ya da cesaretim. Belki doğmasını bekleyeceğim günler gelecek ama bakabilecek fırsatım dahi olmayacak. Bu yüzden, düşündüm de belki de karakterlerin üstüne zamanında biraz fazla gitmişim. Bunu bilemeyecek kadar, bu konuda bilinçsizmişim.

AhlalGunay

Ataerkil düzenin yarattığı feminist maskesi takmış eril düşünceli adamlar çıkıp sadece "kadın bedenini pazarlama" olarak kullanmayın derken, burada durup sadece kadının çıplaklığına takılan bu zihinleri yok edemeyeceğimizin farkındalığını yaşayan insanlar olarak acı çekmemizi bir biz anlarız.

AhlalGunay

"Maalesef ki bazı insanlara, onlardan beklediğin şeylerin bir listesini yapmazsan, seni hep kendi rahatlıklarındaki şekilde sevmeye devam ederler. Bu kötü bir şey mi? Ne beklediğine göre değişir. Eğer bir sevgi küskününe, daimi sevgiyle yaklaşan bir ilginin beklentisiyle gidersen belki zorlanacağını bilmeden bükülebilirsin. Bir sevgi cümlesi duymayı yeterli görürsen, sadece ona bıraktığın alandaki özgürlüğüyle tatmin olabilirsin. Ama bunun seni incitmeyeceğinin veya zamanla seni yormayacağının garantisini kendine veremezsin. Sevginin dili, dünyadaki diller kadar çeşitlidir derler. Bazen dokunarak sevenine rast gelirsin, bazen gözleri ve ruhuyla sarıp sarmalayanına ruhunu ödünç verirsin. 
          
          Kendi istediğini bulabilmek içinde bir arayış değil, bazen söylemlerin yeterli geleceğini bilmelisin."

AhlalGunay

"Hayat ve etik hakkında pek fazla şey bilmem ben. Çok fazla da düşünmem. En azından yaşarken, düşünenlerden değilimdir. Bir hikâye içinde, anlık verilen tepkileri de hiçbir zaman anlamam. Bana, her şey biraz geç yüklenir. Yaptığım ahmaklıklar da, iyiliğin getirdiği huzur da... Huzursuzluk da. Bazen bunun nedenini merak ettiğim çok olur. Gönül rahatlamasını yaşayıp anı anına tattıktan sonra bile neden böylesine geç tepki verdiğimi düşünürüm. Bir ahlaksızlık mı gerçekleştirdim zihnimde kurcalar dururum. Ancak, hiçbir zaman net bir cevaba da varamam. Bu noktada, düşünmek ne bana fayda sağlar ne de etrafıma. Ketum biri olurum, mutsuz, huzursuz... Çekilmez birisine dönüşürüm düşünürken. Çünkü fark etmeden kayar giderim. Anlık tepkilerim olmaz belki ama anlık düşüncelerin imgelerini biriktirir dururum. Biri yan gözle baktı mı, birine yanlış anlaşıldım mı, birisi bana acaba ahmak diyecek kadar sözlerimi işitti mi? Cahil miyim, görgüsüz, şuursuz, midesiz ya da. Bunları kestirmenin yolunu bulamam. O an sadece o bakışlar ve unutulacak bir yüz olan beni hatıralarımda karalarım.  Belki insanlar unutur ama ben kendimi unutamam.
          
          Bu yüzden çok acı çekerim. Bilmediğim her şey üzerinden de sancılı bir düşünme süreci geçiririm. Gecelerim harap olur gider. Uykusuzluk ruhumu titretir ve ben sadece beynimin uykusunun bedenimden önce olmasını diler dururum. Yoksa susmaz o bilirim. Kim niye bakmış, kim bakmış, ne zaman bakmış, ben ne yapmışım da bakmış, ben ne söylemişim de duymuş da odaklanmış ve ben baktığı anı yakalamışım? E, tamam o hâlde neden bakarken gülmüş, ne mana çıkarmış, ben ne kadar aptalmışım ve topluma uymazmışım. Bunlar, geceleri yakamı salmaz. Böyle olunca da ben, hayat ve etik hakkında düşünecek fırsatı bulamadan kendi ahlak yargımın bir kölesi haline gelmiş zihnimi, buğulu sislerin arasında kaybeder dururum. Kendi utancım dışında da hiçbir şeyi bilmem."

AhlalGunay

Hikayelerimi yazdığım ana bir bilgisayarım vardı. Normalde içinde tüm kurgularımı saklıyor, yedekliyordum. Maalesef ki o bilgisayarım gitti ... Bozuktu bir süredir. Yedeklerde olan hikayelerimi de kaybettim.
          Nasıl böyle bir ihmalkarlık yaptım bilmiyorum ama ortalama 6 hikayemin, içlerinde bitmiş hikayelerim ve ilk resmi kurgularım da vardı, hepsi silindi... Bazılarını yeniden ama şu an nasıl düşünürsem öyle yazmayı planlıyorum. İşin kötü kısmı, o zamanlar nasıl bir tarzım varsa, çocuksu düşüncelerim de daha belirgindi. O yüzden lise kurgusu olmasını istediğim şeyler gerçekçiydi. Şimdi daha net hikayelere dönüştürmek istiyorum. Siz siz olun, her hikayenizi sağlama alın..

AhlalGunay

Oysa, gerçekten bir şeyler düzelir sanmıştım A. Her şey yine yerli yerine oturur ve bu yapbozun parçalarını bir bütün edebiliriz sanmıştım. Şimdi bakınca, sadece daha dağılmış görüyorum her şeyi. Doğruların yerini onlara benzeyen yanlışlar, doğru olmak için çabalayan benzerleri almaya çalışmış. Hal böyle olunca da ben sadece anlamaya çalışan bir hiç olarak kalmışım. Böyle bir ahmaklık olabilir mi diye soruyorum kendime, ben bir ahmak mıyım diye çok düşünüyorum bu noktada da. Sonra sadece bir doğrunun yanlışa bu kadar yakışmasına ben müsaade etmiş olamam diye düşünüyorum. Bazen tanrıyı suçluyorum, bazen dünyayı ve bazense çiçekleri. Sebebini bilmiyorum, onlar da anlamsız şekilde öldükleri içindir belki de. Bana kayıp yapboz parçalarının nedenlerini anımsatıp duruyorlar onların kaprisleri de öylece. 
          
          Bilmiyorum A. Bazen sadece bilmemekle yetinmek istiyorum. Ancak, kendime de mukayyet olamıyorum. Cahil kalmaya, bilgisiz olmaya, bilmemeye dayanamıyorum. Yine de, buna rağmen bir doğruyu, diğer doğruyla yan yana getiremiyorum artık. Yanlışlar mı doğrulara çok yakıştığı için böyle oluyor, yoksa doğruların fazlalılığı gözümü mi yoruyor... Ya da en beteri, bu doğrular beni tatmin mi etmiyor anlamıyorum. Eğer anlarsam yıkılır mıyım onu bile bilmiyorum. 
          
          Bu yüzden belki de yanlışları bilerek seçerek kendi cahilliğimin kılıfını kendim dikiyorum. Yine, kendime dayamadığım için korkup bahaneler üretiyor, doğruları yanlışlara sürüklediği için olanları suçluyorum. Tüm sorumlu kendimken bile...