Odanın ortasında onca kağıdı ufak hışırtılar çıkaracak şekilde aceleyle karıştırıyordu, fakat istediğini elde edememiş olacak ki, kırgın bir ifadeyle elindekileri bırakıp diz çöktü.
Yine mi kaybolmuştu ortadan! Ne bir iz, ne bir ses; öylece çekip gitmiş miydi? Aslına bakılırsa bunu fark edenler bir-iki kişiyi geçmezdi. Belki de buna güvenip böylesine rahatça terk edebilmişti burayı; en azından yokluğunun farkında olan birkaç kişiye bir not ya da ufak bir mektup da mı bırakamazdı ki...
Bir an solgun duvarların tek süsü, büyük ve bozulmaya yüz tutmuş saatin tik-taklarından dikkatini ayırdı, gözüne yıpranmış bir kağıttaki karmaşık el yazılı bir not ilişti. Ne olduğunu görmeye çalışır gibi kaşlarını hafifçe çatıp büzülmüş kağıdı eline aldı.
"Gidiyorum, hanımefendim; bundan sonra sadece kalplerinizde ve seyrelen mektuplarınızda olmak üzere gidiyorum! Sakın telaşa vermeyin kendinizi, yolum düşerse birkaç sevgili dost için uğramayacak kadar vefasız değilimdir.
Fakat o akşam da dediğim gibi, bu geçici bir geri dönüştü. Ve inan ki, siz, bensiz de yapabilirsiniz."
Hoşça kalın, sevgili dostlar!